Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Kategori: Kıssadan Hisse (page 21 of 22)

Bilinçaltı Psikolojik Test

 

Japonya’nın ünlü psikoloğu İsamu Saito, Kokology adında bir kitap çıkarttı ve tüm dünyada büyük satış rekorları kırdı. Bu kitabın amaçı metaforik testlerle kişilerin kendilerini keşfetmesi, kişiler kendilerini anlatırken çoğu zaman bırakın başkalarına kendilerine bile dürüst olmazlar. Ama bu testleri oyun olarak gördükleri için, sonuna kadar dürüst olup kendi düşüncelerini söyleyebilirler. Sizin için bir kaç test paylaştım, okuyun ve kendinizi test edin.
Kokology: isim [japonca, kokoro, akıl, ruh, duygular + yunanca, -logia, öğrenimi]

 

Tokmağın inişi, kurnaz avukatların yorulmak bilmeyen çeneleri, karar okunurken çöken sessizlik ? Bir mahkeme salonundan daha fazla dramatik olmayı başaran çok az film sahnesi vardır.. Zekaların çarpıştığı gerilim dolu savaş alanında kimi zaman doğru ile yanlış arasındaki çizgi bulanıklaşır ve bu karışıklıkta kanun ve adalet kaybolur.
Mahkeme salonunda geçen bir filmde aktörsünüz, aşağıdakilerden hangisini oynardınız?

1. Avukat

2. Dedektif

3. Suçlu

4. Şahit.

Cevaplar:

Psikolojik açıdan aktör sizin sosyal kişiliğinizle ilintilidir, yani dış dünyayı karşıladığınız yüzünüz. Kendinizi bir aktör olarak hayal etmek size istediğiniz rolü oynama özgürlüğünü sunar. Mahkeme salonu dekoru ise sahneye gergin ve heyecanlı duygular katar. Oynadığınızı söylediğiniz rol bir kriz durumunda ne tepki verdiğinizi anlatır.
1.Avukat:
Ateş altında daima soğukkanlısınız ve sizi terlerken görmek çok zor. Fakat çok gergin durumlarda ortaya çıkan bir başka yüzünüz daha vaR: Kısıtlamaları unutacak kadar ateşli ve gerekirse patlamaya hazır bir savaşçı. Bu soğukkanlı ve ateşlilik sizi en umutsuz durumlarda bile düzlüğe çıkarıyor.
2.Dedektif:
Karmaşa ve karışıklık sizi etkilemiyor ve başkaları kendilerini kaybettiklerinde bile siz sakin kafayla düşünebiliyorsunuz. Çevrenizdekiler sizdeki bu serinkanlılığa saygı duyuyorlar ve zorda kaldıkları zaman sizden yardım istiyorlar. Bunun anlamı başınızdan hiç dert eksik olmaması ama siz stresten fazla rahatsız olmuyorsunuz, hatta sizi daha da sakinleştiriyor.
3.Suçlu:
İlk bakışta güçlü ve umursamaz görünüyorsunuz ama aslında savaşları sonuna kadar götürmek için gerekli olan şey sizde yok. İşler zora binince, kaygılanmakla vakit kaybediyori, sorunları çözmek yerine kendinizi yargılamaya başlıyorsunuz. Sizin için yapılacak en iyi şey olayları daha pratik yoldan çözümleyebilen birisiyle ortaklık kurmaktır.
4.Şahit:
Her durumda uyumlu ve yardımsever olarak görüseniz de başkalarını memnun etmek için gösterdiğiniz fazla çaba sizi de bir dert kaynağı haline getiriyor. Herkesle her zaman geçinmek uğruna tutarsız ve hatta güvenilmeyecek birisi haline geliyorsunuz. Yaptıklaırınızın başkalarını mutlu ya da mutsuz edip etmediğinden sürekli endişe duymayı bırakmalısınız. Kendinizi ispatlamanız gereken tek kişi kendinizsiniz.

 

—–

GELECEĞİN HABERCİLERİ


Bir cumartesi günü evde tembellik ederken zil sesiyle yerinizden sıçradınız. Kapıyı açtığınızda çok şaşırıyorsunuz. Eşikte 2 hayvan duruyor. Size 2 mektup getirmişler. İçlerinde de geleceğe ait öngörüler var. Zarfları açınca 2 mektubun içeriğinin çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Bir mektupta sizi mutlu bir geleceğin beklediği yazıyor. Diğeri ise felaketleri ve mutsuzluğu haber veriyor.

Aşağıda hayvanlardan hangisi size iyi haberi getirdi, hangisi kötü kehaneti iletti?

1.Kaplan
2.Köpek
3.Kuzu
4.Papağan
5.Kaplumbağa

Geleceğin Habercileri için Anahtar;

Seçtiği eş çoğu kişinin geleceğini etkiler. Hayvanlarla ilgili olumlu ve olumsuz çağrışımlarınız, psikolojik açıdan zengin ve karmaşık anlamlar taşır. Bu senaryoda mutluluk mesajı getiren hayvan, ideal eş olarak gördüğünüz kişiyi temsil eder. Diğeri ise sizi derin karanlıklara çekmesinden korktuğunuz kişiyi tanımlar.

1.KAPLAN
İyi Haber: Coşkulu, güçlü ve irade sahibi, hükmedici bir eşle mutlu olacağınıza inanıyorsunuz.
Kötü: Kibirli, oranın sahibiymiş gibi etrafınızda dolaşan, ev işlerine yardımcı olmaktan söz ettiğinizde homurdanan hükmedici bir eşe rast gelmekten ürküyorsunuz.

2.KÖPEK
İyi Haber: Bir eşte aradığınız en temel özellik kesin sadakat ve koşulsuz adanmışlıktır.
Kötü: Herkesi memnun etmeye çalışan ve başkalarının ne düşündüğüne fazla önem veren kişilerle asla anlaşamazsınız.

3.KUZU
İyi: Sizin için mutluluğun anahtarı sıcak kalpli ve ilgili bir eştir.
Kötü: Evde pinekleyen, her gün aynı şeyleri yapan sıkıcı bir eşle yaşamak zorunda kalmak sizi ürkütüyor.

4.PAPAĞAN
İyi: Size uygun olan eğlenmeyi seven, konuşkan ve güldürmeyi bilen bir eş.
Kötü: Çalışmaktan hoşlanmayan, sürekli gevezelik eden biriyle asla anlaşamazsınız.

5.KAPLUMBAĞA
İyi: Ciddi, güvenilir, ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda bulunan bir eşle mutlu olursunuz.
Kötü: En büyük kabusunuz hayatınızı ağır hareket eden , pek zeki olmayan biriyle geçirmektir.

——

Steve Jobs’un Başarısının Ayrıntıları

Steve Jobs,

bir deha daha aramızdan ayrıldı. Ama onun tarzı sonsuza dek yaşayacak. Onun tarzının ayrıntılarının, daha doğrusu onun başarısının ayrıntılarına hep birlikte göz atalım;

 

Mükemmeli Hedeflemek: 

Jobs’ın en önemli özelliklerinden biri mükemmele odaklanmasıydı. 90’ların sonunda verdiği bir röportajda şöyle diyordu: “Mac’in çok satacağına inanıyorduk ancak Mac’i başkaları için değil, kendimiz için tasarladık. Yani, tasarımımızın ne kadar iyi olduğuna karar verecek olan da bizlerdik. Piyasaya çıkıp pazar araştırmaları yapacak değildik. Sadece yapabileceğimizin en iyisini yapmak istedik.”

Jobs, teknoloji ürünleri tasarlamayı iyi bir marangoz olmaya benzetir: “Kestane ağacından güzel bir komodin yapacaksınız. Arka taraf duvara yaslanacak, kimse görmeyecek diye, mobilyanın arkasında sunta mı kullanırsınız? Siz kalitesiz malzemenin orada olduğunu bileceksiniz, sırf bu yüzden arkaya da öne kullandığınız gibi, güzel bir parça tahta seçersiniz. Akşam sakin kafayla uyumanız için, estetiğin ve kalitenin her aşamada olması gerekir. Apple’ı diğer firmalardan ayıran bir özellik de Jobs ve üst düzey yönetiminin ?idare eder’ veya ?yeterince iyi’yle yetinmemesi. Çalışanların her birinden beklenen her gün mükemmele ulaşmak üzere performans göstermek. Çevresindekilere hep daha iyiye gitmek için önerisi şu oldu: iyi birşey yaptığınızda bunun üzerinde fazla durmayın, daha da iyisini yapmak için çalışın, hep bir sonraki adımın hayalini kurun.

Noktaları Birleştirmek: 

İlk Mackintosh bilgisayarı, ?bu bilgisayarı kim satın alır, kimin böyle bir bilgisayara ihtiyacı olur’ diye hesaplayarak değil, kendi ve arkadaşları için bir kişisel bilgisayar tasarlamak için geliştirdi. Sadece üretimde ve ticari kurumlarda kullanılan oda büyüklüğündeki bilgisayarların bilgi kapasitelerinin arttırılıp ebatlarının küçültülebileceğine inandı ve PC’lere ilham kaynağı olan ilk Mackintosh’u tasarladı. Kendi kişisel gelişimi daha da önemlisi keyif aldığı için, üniversitede aldığı bir kaligrafi dersinin Mackintosh’u tasarlarken nasıl da yardımına koşacağını yıllar öncesinden ön göremezdi. Kaligrafi sayesinde, estetik basımın bilgisayarla buluşmasını sağladı. Bu ders olmadan, çoklu punto ve orantılı mesafeli harfleri tasarlamak çok daha uzun zamanını alabilir, kişisel bilgisayarların gelişimi en az birkaç sene gecikebilirdi.

Geçmişte edindiği bilgileri yaşamının ilerleyen zamanlarında bir gün değerlendireceğine inandı. ?Noktaları birleştirmek’ adını verdiği bu geçmişle gelecek arasında bağ kurma yeteneği onu hep ileriye götürdü. Gerektiğinde, geçmişten gelen engellere değil, bilgi ve deneyim birikimine bakmayı ihmal etmedi. Hep başını geleceğe doğru çevirdi, yeniliklere tam anlamıyla açık oldu. Engellere, insanların yapamazsınlarına, önüne çıkan her türlü kısıtlamaya boş ver dedi.

Odaklanma ve Yalınlık: 

Jobs’ın en önemli mantralarından biri kompleks konuları yalınlaştırmadaki başarısı. Komplike tasarımları gerçekleştirmenin çok zor olduğu düşünülür. Ancak, bundan daha da zor olan komplike bir fikri basit bir şekilde sunmaktır. Apple ürünlerinin arkasındaki inanılmaz güç tam bundan kaynaklanmakta. Kompleks bir teknolojiye basit aygıtlar ve yalın bir tasarımla ulaşıyoruz.

Değişime İnanmak: 

Daha iyi şeylerin yapılabileceğine, herşeyin geliştirilebileceğine inanmak Jobs’ın iş yapış biçimiydi. Bu yaklaşımıyla büyük resmi gördü ve teknoloji sektörünü yerinden oynatan inovasyonlar yaptı.

Bilgisayar sadece teknik adamların kullandığı bilgi bankası olmaktan çıktı, ofisimize ve evimize girdi, yüzyıllarca elde yapılan çizimler, tasarımlar, yazılar birden bilgisayarda yapılır hale geldi. Kasetler, CD’ler, DVD’ler ortadan kalktı, müzik ve filmler avucumuza sığan aletlerde yanımızda her yere taşıyacağımız eğlence kaynaklarımız oldu. Telefon ve bilgisayarın sabit olmasına gerek yoktu, mobil olmaya alışan biz insanların internetin gelişimiyle her yerden bilgiye ulaşması mümkündü. iMac, iPod, iTunes, iPhone, iPad derken Steve Jobs kendine bir ?iWorld’ yaratmış oldu.

Müşterilerin Bir Adım Önünde Olmak: 

Son kullanıcı ne düşünür ya da bunu nasıl kullanır yerine, kendini son kullanıcının yerine koydu, ben bunu nasıl kullanırım’a odaklandı. Bu yaklaşım Apple’ı ürünlerinin çoğunu müşteri ihtiyaçları ve geribildirimleri üzerine kuran teknoloji firmalarının önüne geçirdi. Jobs, kendine bağlı milyonlarca müşterisinin ihtiyaç ve isteklerini insanların hayal bile edemediği yeni oyuncaklar tasarlayarak giderdi. Her bir inovasyon bir öncekini geliştirdi, Jobs’ın hayalleriyle inşa ettiği yeni teknoloji hem kişisel hem de profesyonel hayatımızın içine kolayca oturdu. Mac, birçok farklı özgeçmişe sahip profesyonellerin kendi alanlarındaki çalışmalarına özgürlük getirdi, hayal güçlerini daha kolay kağıda ve ardından hayata geçirmelerini sağladı.

İnsanları Geliştirmek: 

Steve Jobs statükoyu kabul etmeyen bir liderdi. Çalışanlarının da mevcut sınırları zorlayan, dünyayı değiştirmek için aç gözlerle çevresine bakan, fikirleriyle inovasyonları şekillendiren kişiler olmasını isterdi.

“Üst düzey birini işe aldığımda, kişinin yetenekli olması önceliğimdir. Kişi çok akıllı olmalıdır. Ancak, asıl konu: ?Kişinin Apple’a aşık olup olmayacağıdır.’ Eğer bu yönetici Apple’a aşık olursa, herşey yerli yerine oturacaktır. O zaman kendisi için değil, Steve için değil, Apple için en iyi olanı yapmayı isteyecektir.”

Zorlu dönemlerde tüm işaretler aksini gösterse de, bir hedef uğruna uzun süre sıkı çalışmak Apple’daki üstün yeteneklerin ortak özelliği. Jobs, 2000’li yıllarda hızla kurulup kısa sürede iflas eden teknoloji start-upları için de benzer bir saptamada bulunmuştu: Başarılı girişimcileri başarısızlardan ayıran sebat edip etmemelerinde gizliydi.

Jobs, kendi gibi çalışanlarının da sonuç odaklı olmasına önem verirdi. Yöneticilerin çalışanlarının her adımını dikte ve takip ettiği bir sistem yerine, bağımsız hareketlerin desteklendiği, özgür düşüncenin beslendiği bir çalışma ortamının yeteneği geliştireceğini vurgulardı. Jobs, Apple’ın en popüler sloganlarından ?farklı düşün’ ile özetlediği gibi, en güvenli ve bilinen yolu seçmenin kimseyi ileriye taşımayacağına inanıyordu. Ona göre, takım çalışmalarında cesur seslere, kimi zaman marjinal, kimi zaman absürd gelebilecek fikirler duyulmalı hatta geliştirilmeliydi. Yaratıcılık ve üstün performans, sıkı kurallar ve şirket politikalarıyla bastırılmamalıydı. Her çalışan şirkete, ürünlere kendinden bir şeyler katıyor olmalıydı.

Çok Yönlü Düşünmek: 

Jobs, en güçlü rakibi Microsoft’u alkışlarken, firmanın ve Bill Gates’in dar düşündüğünün altını çiziyordu. Gates’in daha geniş düşünen ve gerektiğinde çılgınca şeyler yapmaya cesareti olan bir lider olmamasını yanlış buluyordu. Hatta bir görüşmesinde ?keşke Gates aktivistlere katılıp asit dökseydi veya gençliğinde bir Hint mabedine sığınsaydı, o zaman daha geniş düşünebilirdi’ diye bir açıklama yapmıştı.
1993 yılında Wall Street Journal’a verdiği bir röportajda ölürken ne noktada olmak istediğini şu şekilde ifade ediyor:

“Mezarda dünyanın en zengin adamı olmak bana bir şey demiyor. Benim yapmak istediğim şey; her gece yatağa yatıp bugün mükemmel bir şey yaptık diyebilmek.”

Muhtemelen Jobs uykuya dalmadan her gece kendi kendine bu sözleri tekrar etti ve dünyaya sunduğu ürünlerin tatminiyle uykuya daldı. Ancak, son uykusuna da dünyanın en zengin adamlardan biri olarak dalmayı başardı: onun paha biçilmez serveti hayal gücü, azmi ve teknoloji dünyasına kazandırdıklarıydı.

Dünya Gazetesi – 11.10.2011

Meşhur Stanford Konuşması;

 

Acıdan Korkma

Karşılaştığınız sıkıntıları, yolunuzu aydınlatan ilahi bir yardım olarak kabul ediniz. Bütün tabiat, deneyimini gerçekleştirmesi için insana yardım etmektedir.

Buğday tanesini una çevirmek için, taneyi değirmen taşlarının arasına koyarlar.

Sofraya ekmeğin gelmesi için hamur halinegelen un, kızgın fırından geçer. Binanın ayakta durması için, tuğlalar kendilerini feda ederler.

Güzellik ve estetik sunabilmek için, ham olan taş yontulmaya izin verir.

Gelişmeye yardımcı olmak için metaller yüksek fırına girip erimeye razı olurlar.

Karşı karşıya kaldığın zorluklar için lanet okuma!!!

Hayat okulunda acıdan korkma, hayatın gerçeklerini sükunetle kabul et. Görüntüye aldanma. Hayatın zorlukları karşısında, bencilliğini unutarak ruhundan gelen gücünü kullan.


Başaracaksın…

“F.C. Xavier”

Hipnotist ve Hipnoterapist Arasındaki Fark

1soru1cevap köşesi

Hipnotist kimdir?

Hipnotist profesyonel bir şekilde hipnoz uygulayabilen kişiye denir.

Genelde sahne hipnozcuları hipnotist’dir. Hipnotistler bazı post hipnotik telkinleri de uygularlar, örneğin isim unutturma, sayı unutturma, baş ağrısını geçirme, olmayan bir şeyi varmış gibi gördürme vs. vs.

Hipnoterapist kimdir?

Hipnoterapist, hipnoz ile davranış değişikliği ya da tedavi uygulayan kişidir. Bu alan biraz daha karmaşıktır çünkü işin içine kişinin inançları, kimliği, kuralları vs. vs. girmektedir ve hipnoterapist bu konuda deneyimli ve uzman olmalıdır.

TÜRKİYE’DE HİPNOTERAPİYİ (YASA TASLAĞINA GÖRE) SADECE PSİKİYATRİST DOKTORLAR UYGULAYABİLİR.

 

Neden Sıkıcı Konuşmalarda Uyuruz?

Okuyucularım neden yeni yazı yazmadığımı, kızdıklarını dile getiriyorlar. Yazamamamın ilk nedeni bu aralar sürekli seyahatlerimin olması ve yazılarımı aceleye getirip kalitesini bozmak istememem. Ama aklıma bir fikir geldi, en azından 1soru1cevap köşesi yapabilir böylece uzun yazı olmasa bile yeni bilgileri sizlerle paylaşabilirim.

İlk konumuz hepimizin başına mutlaka gelen sıkıcı konuşmalarda uyuma deneyimi, peki….

Soru: Neden Sıkıcı Konuşmalarda Uyuruz?

Cevap: Richard Bandler ile John Grinder Trans ve Değişim kitaplarında ‘Beyin karmaşıklıktan bunalmaya başlayınca savunma amaçlı trans geçer” diyorlar.

Bu ne demek? Yani karşınızdaki konuşmacının anlattıklarını anlamıyorsanız ya da hep aynı şeyleri söyleyip duruyorsa veyahut kimya hocanızın anlattığı konunun tek kelimesini anlamıyorsanız vb. bilinç diyor ki; “Kardeşim ben bu işin içinden çıkamadım onun için çekiliyorum” eğer oradan gitme imkanınız varsa gidersiniz gitme imkanınız yoksa olayı bilinçaltı devralır ve savunma amacıyla sizi trans konumuna geçirir.

Bir Tai Chi ve Tao konferansına katılmıştım, adam hipnoz hakkında tek kelime bilmemesine rağmen o kadar anlaşılmaz ve karışık konuştu ki en öndekiler bile hipnoz olup uyudu, ben ise zor dayandım :)


Sürü Psikolojisi

İnsan ihtiyaçlarından en önemlisi kesinlik ihtiyacıdır, çünkü bu bize bir güven hissi verir. Ailemizden emin olmak, işimizden, kazandığımız paradan, geleceğimizden emin olmak bizim için çok önemlidir. Bunun içindir ki her aile oğlunun/kızının sigortalı veya devlet memuru olabileceği garantili bir işe girmesini ister.

Fakat bu kesinlik ihtiyacı toplumda o kadar abartılmıştır ki iş sürü psikolojisi denilen duruma kadar gelmiştir. Artık başkaları ne giyinirse onu giyinmeye, başkaları ne yaparsa onu yapmaya başlayan bir duruma gelmişizdir. Sürü psikolojisinin burada anlatabileceğim daha onlarca nedeni vardır ama bunları başka yazımda başka konularda zaten paylaştım veya sonra ki yazılarımda paylaşacağım.

Şimdi sadece size tebessüm ettirecek bir kaç resim ve sürü psikolojisinin nasıl çalıştığını gösteren bir video paylaşacağım..

Bana Yalan Söyle (Lie to Me)

Ben insan psikolojisi ve hipnoz üzerine çalışan, araştırma yapan birisi olduğum için insanların en küçük davranışlarını bile farketmek zorundayım.  Sözgelimi ben bir kelime söylediğimde karşımdakinin hemen o kelimeye verdiği tepkiyi hissederim ve ona göre devam edip etmeyeceğime karar veririm.

Tabii bazı insanlar duygularını saklamayı diğer insanlardan daha iyi beceriyorlar, bu farkı anlamak için çocukları örnek verebiliriz; çocuklar yalan söylediğinde, utandığında veya yanlış bir şey yaptıklarında bunu beden dillerinde açıkça görürsünüz ama büyüdükçe bunu saklamayı öğrenirler. Fakat insanları okumayı bilirseniz büyüklerin de yalanlarını rahatlıkla görebilirsiniz.

Devam

Ben Bir Hipnoz Bozucuyum

Hipnoz: (Sözlük anlamıyla) Telkinle sağlanan yapay uyku hali, rahatlama ve gevşeme hali.

Hipnoz böyle tanımlanır ama bu tanım eksiktir. Kişinin illa uyuması ve gevşemesi değildir.


hipnoz. Ben size, “Bugün hasta görünüyorsun” dediğimde hipnozu başlatmış oluyorum. (Zihninizde bir resim oluşur ve siz bu resme istemsiz bir tepki verirsiniz.) Çünkü sizin odağınızı hasta olmaya çekiyorum. Eğer, “Yüzün sararmış, teyzemin de böyle başlamıştı sonra akşamleyin hastaneye kaldırdık” dersem hipnozu ilerletmiş olurum. Her söylediğim cümle hipnozu daha da derinleştirir ve akşam kendinizi hastanede bulabilirsiniz. (Söyleyen kişinin etkileme gücü ve nasıl söylediği çok önemlidir.) Tabii kendinizi de-hipnotize etmeyi bilirseniz işler değişir.

Devam

Sözsüz İletişim – Renklerin Dili

İletişimin iki unsuru vardır, birisi sözlü iletişim diğeri de sözsüz iletişimdir. Biz hep sözlü iletişim üzerine çalışırız, iletişim üzerine yapılan eğitimlerin %90’da sözlü iletişim üzerinedir. Fakat gariptir ki yapılan bilimsel araştırmalar sözsüz iletişimin, sözlü iletişimden çok daha güçlü olduğunu göstermiştir. Yani siz kelimelerle bir şeyler anlatmaya çalışıyorsunuz ama sözsüz iletişim yoluyla daha önceden karşı tarafa yığınla bilgi göndermiş oluyorsunuz.

Peki sözsüz iletişim nedir? Beden dili midir? Hayır. Beden dili sözsüz iletişimin sadece bir parçasıdır. Sözsüz iletişimin unsurlarını sayarsak, Giydiğiniz kıyafetler, taktığınız takılar, (yüzük, saat, kolye vs.) kıyafetlerinizin rengi, ses tonu, beden duruşu, jest, mimikler vs. vs.

Devam

Yalan Makinesi Nasıl Kandırılır? Bir İnsanın Yalan Söylediği Nasıl Anlaşılır?

İlk önce uyarmayalım, bu konu bilgilendirme amaçlıdır ve yazıyı yazış amacım aynı kumarhaneler yazımda olduğu gibi bu konulardan haberdar olmanız içindir. …

Gözler Yalan Söylemez mi?

Bilmeniz gereken ilk konu insanların göz erişim ipuçlarıdır. İnsanların %90’ı geçmişi hatırlamak için gözlerini sola, gelecekle ilgili bir plan içinse gözlerini sağa çevirip düşünürler. Devam

Zaman mı İnsanları Olgunlaştırır? Deneyim mi İnsanları Olgunlaştırır?

Sevgili Özge Facebook profilinde Peyami Safa’nın “Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.” sözünü paylaşmış. Bu konuda anlatmak istediğim bir kaç şey vardı, bu söz anlatmama vesile oldu.

Bir gün bir geziye katılmıştım ve  herkes kendini tanıtıyordu, soruyu herkese alaylı bir şekilde, sanki onları eziyormuş gibi soran bir adam soruyordu, bana döndü; “Sen ne iş yapıyorsun?” dedi yine alaylı bir ifadeyle; ben de onun bu alaylı davranışına hiç sevmeyeceği bir yanıtla bastırarak “Yaşam Koçuyum” dedim. Normalde bu soruyu ortamına göre cevaplarım değişir ve kendim için Yaşam Koçu ifadesini çok az kullanırım, çünkü muğlak bir ifadedir. Neyse ben bunu deyince dikkatler bana çekildi ve o da dikkatin bana çekilmesinden rahatsız olarak benimle dalga geçmeye çalıştı ve; “Yaşam koçu olmak için biraz genç değil misin?” dedi gülümseyerek ve devam etti, “En az insan 45 yaşında olmalı, yoksa yaşamı nasıl tanıyacak?” dedi.

Devam