Sen yola çık, yol sana görünür!

Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Arşivler (page 21 of 40)

Aşk Acısından Nasıl Kurtuluruz?

 Aşk acısı çekmeyen var mı?

ciftler_iliski

 

Müslüm Gürses bir şarkısında diyor ki;

”Hangimiz düşmedik kara sevdaya,

Hangimiz sevmedik çılgınlar gibi,

Hangimiz bir kuytu köşe başında,

Bir vefasız için yol gözlemedik”

Hepimiz mutlaka aşk acısı yaşamışızdır, o karmakarışık duygu fırtınaları ile boğuşup, bazen çaresiz kalmış, şanslıysak kısa zamanda bu acıdan kurtulmuşuzdur. Bu yazıda ilk önce neden aşk acısı çektiğimizden bahsedecek, sonrasında da beynimizin çalışma ilkelerini temel alarak aşk acısından nasıl kurtulabileceğimizin tüyolarını vermeye çalışacağım.

Neden aşk acısı çekeriz?

romantik_iliski

Çok basit. Aşk beraberinde sahiplenmeyi getirir, sahip olduğumuz şeyleri kaybetmekse acı verir.

Aşık olduğumuzda sevdiğimiz insanı o kadar sahipleniriz ki, ayrılık demek bir bakıma ölüm demektir, sevgiliden mahrum kalmak ölüm acısına denk bir acıyı yaşatır savunmasız kalbimize. Aşk da tıpkı sigara gibi, bağımlılık yapan tüm maddeler gibi yoksunluk durumunda sevdalısını acılar içinde kıvrandırır.

 

 

Aşk acısı ne kadar sürer?

zaman_saat

Bu karşınızdaki kişiyi ne kadar sevdiğinize ve bir kayıp karşısındaki duygusal toparlanma becerinize bağlı olarak değişir.

Biliyoruz ki sevgilisini bir haftada unutanlar da var, 5 yılda unutamayanlar da… Peki aşk acısından nasıl kurtuluruz?

 

Aşk acısından nasıl kurtuluruz?

Unutmak İçin Hızlı Çözüm: Hafızamız, çağrışmalı bellek yasasına göre çalışır. Teknik olarak bir insanı unutabilmenin en hızlı yolu onu çağırıştıracak her şeyi yok etmektir. Çünkü ona ait eşya, fotoğraf ve benzeri objeleri her gördüğünüzde duygularınız tekrar canlanacak ve doğal olarak acı çekmeye başlayacaksınız.

Danışmanlık oturumlarımda, aşk acısını çektiğini söyleyen kişilere hemen sorduğum sorular şunlar olur;

Hala onu facebook, twitter gibi sosyal medya hesaplarından takip ediyor musun?

ETME

Hala odanda onun sana aldığı hediyeler vb. şeyleri tutuyor musun?

TUTMA

Onun sana attığı mailleri, telefon mesajlarını hala tekrar tekrar okuyor musun?

OKUMA ve SİL

Arkadaşlarının davetlerini geri çevirip, kendi kendine ‘Bu neden benim başıma geldi? Neden bitti?’ diye sorular sorup, kendini mahvediyor musun?

YAPMA

 

Aşk Acısından Kurtulmak İçin Tavsiyeler

 

1. Geçer

guclu_kadin

İlk önce geçeceğine inandırın kendinizi, insanoğlu her şeyi unutur ve hiç bir acı boşuna çekilmez. Eğer o acının içindeki hediyeyi görmeyi seçerseniz size çok şey öğretecektir. Bir Kızılderili atasözü der ki; “Her trajedi diğer elinde bir hediyeyle gelir; ama genellikle acı çekmekle öylesine meşgul oluruz ki hediyenin farkına bile varmayız, o da geldiği gibi yitip gider.”

2. Sosyalleşin

sosyal_olmak

İçinizden arkadaşlarınızla birlikte dışarı çıkmak gelmese bile çıkın, yeni insanlarla tanışın, kendinizi zorlayın. Yeni şeyler görmek, dikkatinizi başka yönlere çekecektir ve bu da yavaş yavaş duygu durumunuzu değiştirmeye başlayacaktır.

 

3. Yeni Bir Hobi Edinin

sarilmak

Onunlayken yapmadığınız veya onu çağrıştırmayacak yeni bir hobi edinin. Özellikle bu hobi sosyal etkileşimi de içinde barındırıyorsa çok daha etkili olur. Yani ebru kursuna yazılmaktansa, tiyatro kursuna gitmenizi tavsiye ederim.

4. Yeni Arkadaşlar Edinin

daha_mutlu

Bugün internetin en güzel nimetlerinden biri de sizinle aynı görüşü paylaşabileceğiniz kişiler bulmaktır. Bunu nasıl yaparsınız? Forumlara, gruplara ve twitter, tumblr gibi sitelerdeki etiketlerden aramalar yaparak ilginizi çekebilecek bütün topluluklara ulaşabilirsiniz. Sizinle aynı frekansta olan insanlarla sohbet etmek inanın bana çok iyi gelecektir.

5. Okuyun

kitap_okumak

Yedikleriniz nasıl bedeninizi şekillendiriyorsa, okuduğunuz ve izlediğiniz şeyler de zihninizi, duygularınızı öyle şekillendiriyor. Okuyun evet, dünya üzerinde aşk acısıyla baş etmeyi öğrenmiş ve bunu paylaşmış binlerce kişinin kitaplarını, yazılarını, yayınlarını okuyun. Sizi anlamayacak, ne hissettiğinizi bilmeyecek kişilerden tavsiye ummaktansa uzmanların kitaplarından yararlanın. Bir gün Nasreddin Hoca damdan düşmüş, hemen çevre halkı yanına gelip yardım etmek istemiş, Nasreddin Hoca da demiş ki, ‘siz bana damdan düşen birini bulun, bana ancak o yardım edebilir.’

Tecrübe çok önemlidir. Başkalarının tecrübelerinden yararlanmak sizi hızlı ileriye götürür.

6. Hayatınızı Sorgulayın

yalniz_kadin

Kendinizi sorgulayın; ”Ben neden bu kadar acı çekiyorum? Kendimde ne eksik? Kendimi yetersiz mi hissediyorum? Yoksa değersiz mi hissediyorum?”

Çektiğimiz acılar sorunlarımızı fark etmemizi sağlar. Duygularımızsa harekete geçmemiz için otomatik olarak devreye giren sinyallerdir.

Nasıl ki vücudumuzda hissettiğimiz bir ağrı, bize hastalıkların sinyalini veriyorsa, yaşadığımız acı dolu duygular da bir şeylerin ters gittiği sinyalini verir. O sinyalleri dikkate alıp, kendimizi değiştirme yoluna gitmeliyiz. Acı varsa, değişim bir ihtiyaçtır.

7. Kullandığınız Kelimelere ve Yorumlama Biçiminize Dikkat Edin

hayal_kurmak

Duygularımızı belirleyen şey olaylara verdiğimiz anlamdır. Evdesiniz, sevgiliniz 19.00’da geleceğini söyledi, saat 19.30 ve telefonu kapalı. Ne düşünürsünüz? Bazısı der ki, ‘Ne sorumsuz bir adam, bir telefon bile etmedi. İnsan telefonu kapalı olsa bile arkadaşından arar’ bu yorum sizi sinirlendirir ve sevgiliniz geldiğinde muhtemelen kavga çıkar.

İkinci düşünce; ‘Acaba başına bir şey mi geldi? Telefonu da kapalı, aman Allahım inşallah sağ salim gelir.’ Bu yorum sevgilinize özlem, şefkat duymanızı sağlar. Üzülürsünüz, onu kaybetme korkusunu hissedersiniz ve o geldiğinde muhtemelen kocaman sarılırsınız.

Üçüncü düşünce; ‘Mutlaka bir nedeni vardır, çünkü normalde böyle bir şey yapmaz. Herhalde trafiğe takıldı.’ Bu yorum da sizin normal bir duygu durumunda sevgilinizi beklemenizi sağlar.

Gördüğünüz gibi aynı olaya üç farklı anlam yüklemek üç farklı duygu durumu oluşturur. Peki bu anlamı yükleyen kim? Tabii ki biziz. Bu yüzden kendi psikolojimizi kontrol edebilir ve yaşadığımız olaylara istediğimiz anlamı verebiliriz.

Tabii ki hayatı biz kontrol edemeyiz ama olaylara vereceğimiz tepkileri kontrol edebiliriz.

Bir ilişki bittiğinde, ‘beni terk etti’, ‘hiç anlaşamıyorduk’, ‘beni kullandı’, ‘duygularımla oynadı’ vb. şeyleri söylemek yerine ‘uyuşamadık ve ayrıldık’ demek hem sizi rahatlatacaktır hem de geçmişe verdiğiniz anlamı değiştirecektir.

Geçmişine en güzel yanı, onun artık geçmiş olmasıdır.

kopru

İki Zen keşişi, yabani bitki toplamak için tapınaktan ayrılır ve ormanın derinliklerine doğru ilerler. Bahar zamanıdır ve tüm doğa canlanmıştır. Zen öğrencileri bir yandan bitki toplayıp bir yandan ormanın içindeki bir köye yaklaşırken karşılarına bir kadın çıkar. Kadın, dağdan gelen kar suları ile gürül gürül akan nehirden karşıya geçecek bir yol bulmakta zorlanmaktadır.

Zen öğrencilerinden bir tanesi ilerler ve kadını sırtına alıp nehrin daha sığ olan bir yanından karşıya geçer. Kadını karşı kıyıda bıraktıktan sonra teşekkürlere yanıt verir ve yeniden nehrin diğer kıyısına, yabani bitki toplamaya döner.

Geri döndüğünde diğer arkadaşı yaptığını onaylamayan gözlerle kendisine bakıyordur. Ona hemen bir bir Zen öğrencisinin yapmaması gereken şeyleri anlatır. Kadınlara dokunmak yasaktır!..

Yol boyunca bu konuda konuşup durur. Ona, böyle bir şey yapmaması gerektiğini, tapınak yemininin kadınlardan uzak durmayı gerektirdiğini söyler.

Tapınağa yaklaştıklarında diğer öğrenci halen bir kadına dokunduğu için kardeşini azarlamayı sürdürmektedir. Tapınağın kapısına geldiklerinde, kadını sırtına alıp nehrin karşısına geçiren öğrenci durur ve kendisini azarlayan kardeşinin gözlerine bakarak şöyle der:

”Sevgili kardeşim, ben kadını nehirin karşı kıyısında bıraktım. Sen hala onu taşıyor musun?”

Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle,

Hakan Mengüç / 6 Kasım 2013

 

Bir Erkek İçin Nasıl Vazgeçilmez Bir Kadın Haline Gelirsiniz?

Bir Erkek İçin Nasıl Vazgeçilmez Bir Kadın Haline Gelirsiniz?

Bir gerçeği kabul ederek başlayalım; erkekler dış görünüşten çok etkileniyorlar. Hatta karşısındaki kızın makyajla bu kadar güzel olduğunu, 10 cm’lik topuklu ile bu kadar uzun gözüktüğünü, cam mavisi gözlerinin lens olduğunu bilmesine rağmen.

Uzun ilişkilerde önemli olan güzellik değildir!

Fakat işin içine biraz daha girdiğimizde fiziksel görünüşün ilişkiyi başlatmakta önemli ama ilişkiyi devam ettirmede yetersiz olduğunu görürüz. İlk önce şunu bilmenizi istiyorum, psikolojide ‘hedonik adaptasyon’ diye kavram var, bu kısaca şu manaya geliyor; insan her şeye bir süre sonra alışıyor ve ‘mükemmel’ dediği kadının görüntüsü bile ona sıradan gelmeye başlıyor. Bu yüzden tekrar ediyorum, fiziksel çekicilik ilişkiyi başlatmada bir hızlandırıcı olsa da ilişkiyi koruma ve yaşatmada o kadar önemli bir rol oynamıyor.

Uzun ilişkiler sürdüren erkekler, ne tür kadınlardan etkileniyor peki? Hangi kadınlardan vazgeçemiyorlar?

Bir erkek kadınına bağlanmak ister, bağlanmayı sağlayan şey ise temelde hayranlıktır. Yani bir erkek karşısındaki kadına hayran olursa ilişkiyi uzun süre devam ettirebilir.

Bir erkek bir kadına nasıl hayran olur?

‘Kadınlar güçlü erkek ister?’ lafını çok duymuşsunuzdur ama pek dile getirmeseler de erkekler de güçlü kadın ister, hatta güçlü kadınlara hayran olur ve bağlanırlar. Çok yakışıklı erkeklerin eşlerinin çok güzel olmadığına şahit olmuşsunuzdur. Çünkü bir erkek evleneceği kadının güçlü olmasını ister.

Erkekler her ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da hepimizin eksiklikleri ve zayıf yönleri var. O yüzden uzun süreli bir ilişkide güçlü kadın erkeğin vazgeçilmezidir.

telefonda_hipnoz

İlişkilerle ilgili daha detaylı bilgiyi Hakan Mengüç’ün kitaplarında bulabilirsiniz.

Hakan Mengüç Kitapları

200 Kişi Ateş Üzerinde Yürüdü

6 EKİM PAZAR GÜNÜ, TAM 200 KİŞİ, KOR ATEŞİN ÜZERİNDE YÜRÜDÜ!

Hakan MENGÜÇ?ün düzenlediği ‘Değişim ve Motivasyon Seminerleri’nin sonuncusu 6 Ekim Pazar günü İstanbul’da gerçekleşti.

‘İçindeki Gücü Keşfet’ sloganı ile bugüne dek pek çok kurum ve kişiye seminer veren Hakan Mengüç, ‘Kendine İnanırsan, ateşin üzerinde bile yürüyebilirsin?’ dedi ve bu iddiasını da hayatında bu deneyimi hiç yaşamamış kişiler üzerinde kanıtladı.

Gösteride 1 ton odun önce yakılıp köz haline getirildi, ardından katılımcılar 700 santigrat dereceye varan közlerin üzerinde çıplak ayaklarla yürüdü!

Unutmayın ki,

İmkansız olan her şey, sadece birisi onu yapana kadar imkansızdır.

 

Ateşte Yürüyüş Seminerinden Notlar


6 Ekim Pazar günü 200 katılımcı Hakan Mengüç liderliğinde,
hayatlarında ilk defa, 700 santigrat dereceye varan
kor odunların üstünde çıplak ayakla yürüdü..
ve ayakları yanmadı…
İnancın gücünü ispat ettiler.
İşte resimler ve daha fazlası…

Başarıya giden yol ve pilav yapmak!

Pilav yapmak için ne gerekli?

Pek çok insan pirinç der..
Bazıları pirinç, tuz, yağ der…

Çok az kişi hepsini sayar; Pirinç, tuz, yağ, ateş, tencere, kaynar su vs.
Yani pilav yapmak için pirinç ne kadar önemliyse, tencere veya ateşte o kadar önemli…

Başarıya giden yolda insanlar sadece bir noktaya odaklanıyorlar,
Mesela oyuncu olmak isteyen bir kişi her şeyin tip,yakışıklılık,güzellik olduğunu düşünüyor,
yetenek sizsinize katılan bir kişi her şeyin yetenekli olmak olduğunu düşünüyor,
veya aşçı olmak isteyen biri her şeyin yemek yapmak olduğunu düşünüyor. Oysa ki her malzeme diğerleri kadar önemli.
Tabii bazı yerlerde önem sırası değişiyor ama size bir şey söyleyeyim mi, her zaman birinci derecede önemli olan İNSAN İLİŞKİLERİ…
Çok yetenekli insanlar tanıdım, neden istedikleri yere gelemediklerini çok sorguladım ve hep çıkan sonuç şuydu, İNSAN İLİŞKİLERi FENA HALDE KÖTÜ…

Bu yüzden pilav için herşeye eşit derecede önem verin ve en çok da insan ilişkilerine… insan ilişkileri pilav yapmadaki ateş gibidir, ya yakarsınız, ya da pişiremezsiniz.. pirinciniz ne kadar güzel olursa olsun, yemeği ateş pişirir…

Sevgilerle, Hakan Mengüç
29 Eylül 2011
Saat: 01.28

Başkaları Ne Der? Elalem Ne Der?

Başkaları ne der? Elalem ne der? Merak etmeyin başkaları sizi bu kadar düşünmüyor, siz öyle zannediyorsunuz.

İnsanların umrunda değilsiniz, sizi muhtemelen bir saat sonra unutacaklar.

Peki gerçek buysa, neden hala onların düşüncelerini o kadar önemsiyorsunuz?

Kendiniz olun.

Hata yapsanız dahi, kendi hatalarınızla kendiniz yüzleşin.

 

Sevdiğim İşi Nasıl Bulacağım?

Sevdiğim işi nasıl bulacağım?

1. Soru; Hiç para almadan hangi işi yapardın?

….

2. Soru; Bırak para almayı üstüne bir de para verip yapacağın iş nedir?

Şimdi bazı cevaplar ortaya çıktı. Belki 2-3 iş çıktı ortaya, o zaman üçüncü soruya geçelim,

3. Soru; Para almadan da yaparım dediğin bu işte uzman mısın?

a) Hayır uzman değilim; O zaman ne sürede uzman olabilirsin? 2 yıl gibi bir süre mi? Peki bu süre içinde kendi kendini idare edebilir misin?

b) Evet uzmanım. O zaman seni harekete geçmek için engelleyen ne? Hem uzmansın, hem seviyorsan zaten biraz yol almış olman lazım. O zaman seni yukarıya taşıyacak doğru kişilere ulaşamamış olabilirsin. İnsan ilişkilerinde iyi misin? Bu konuda çok iyi olman lazım, çünkü günümüzde hala işler tavsiye, tanıdık yoluyla oluyor.

4. Soru; Uzmansın ya da uzmanlık yolunda ilerliyorsun, son bir sorum var, şu an mutlumusun? yoksa mutlu olmak için para kazanmayı veya sevdiğin işi yapmayı mı bekliyorsun? Cevap evetse yine yanlış yoldasın.
Eğer şu anda mutlu değilsen, şu an ki şartlarında mutlu olamıyorsan ilerlemen çok zor. İnsanların veya şartların senin hayatını eğlenceli hale getirmesini bekleme sen hayatını eğlenceli hale getir ve çevrendeki insanları da eğlendir.

İlk hedefin her zaman şu an mutlu olmak olmalı…

Çocukken küçücük bir odada, basit bir oyuncakla saatlerce oynayıp mutlu olabiliyorduk, kendi mutluluğumuzu kendimiz yaratıyorduk.

Şu an değişen hiç bir şey yok, sadece başkaları bize nelerden mutlu olmamız gerektiğini öğretti. Onları dinlemeye gerek yok, çocukluğa geri dönelim.

Sevdiğimiz işte uzmanlaşalım ve sonra değil, şimdi mutlu olalım.

İçimizdeki çocuğa merhaba diyelim..

Ne İstiyorsun? Küçük Bir Sorgulama


Ne istiyorsun?

Güzel bir araba?
Güzel bir eş?
Bir milyon dolar?
İyi bir iş?
Çocuk?
Bilgisayar?
iPhone 5?
Bahama adalarında tatil?

Tüm bunları neden istiyorsun?
Tüm bunlara ulaşınca ne HİSSEDECEKSİN?

İYİ HİSSEDECEKSİN!

Tüm isteklerimizin güdüleyen şey İYİ HİSSETMEK isteği.
Bilinçaltı ACI’dan kaçıp ZEVK’e ulaşmak için her şeyi yapar.

Bazen birisi sırf iyi hissedebilmek için 20 yıl çalışır, çünkü iyi hissetmenin tanımını toplum öğretmiştir;
– Sigortalı işin olacak,
– İyi bir şirkette çalışacaksın, iyi bir maaşın olacak,
– Evleneceksin, nurtopu gibi evlatların olacak.
– Ve sonunda emekli olacaksın, güzel bir emekli maaşın olacak ve şimdi İYİ HİSSEDEBİLİRSİN.

Ama bazen öyle bir insanla karşılaşırsın ki, belki ayda 300-400 lira kazanıp geçiniyordur ama o senin 20 sene sonraki hedefini şimdi gerçekleştiriyordur, İYİ HİSSEDİYOR ve hayatının zevkini çıkarıyor.

Parasız kaldığım dönemlerde bile sevmediğim işi yapmayı reddettim,
çünkü parayı kazanmamım sebebinin ne olduğunu biliyorum.

Geçenlerde Bursa’ya ailemi ziyarete gittim, o arada da çocukluk arkadaşlarıma uğradım. Küçükken ne kadar eğlendiğimizi konuşuyorduk, onlar sürekli ‘Ne günlerdi be! Bir daha o günler gelmez’ dediler. Ben hemen lafa girdim, ‘Hooop, ben o zamanlar ne kadar eğleniyorsam şimdi de o kadar eğleniyorum. Benim için hayat aynı güzellikte’ dedim. Sen şanslısın, sen farklısın, sendeki azim bizde yok dediler. Çünkü onlar rüzgarın götürdüğü yöne direnmemimişlerdi, toplum onlara ne dediyse kabul ettiler ve şimdi 9-5 bir işte çalışıyorlar. Ama beni her gördüklerinde de bunun mümkün olabileceğini anlıyorlar.

Neyse lafı çok uzattım, bu yazı yazmamın amacı şu, tüm bu koşuşturma bilinçaltı düzeyinde İYİ HİSSETMEK için, bu yüzden iyi hissetmeye şimdiden başlayın. Sevdiğiniz işi yapın.

Bu bazen kolay olmaz ama sevdiğiniz işi yapabilmek için, şu an da yaptığınız işi bir müddet sevmeniz gerekiyor.

Uçağın kalkışı sarsıntılıdır ama belli bir yüksekliğe geldiğinde işler yoluna girer.

Hayatta en güzel şey hem sevdiğin hem uzman olduğun işi yapmak. Çünkü ikisinden biri olmayınca, olmuyor.

Sevgiler, Hakan.
(17 Temmuz 2013)

Sen Beden Değilsin

aşam çok ilginç, bizi her gün biraz daha şaşırtıyor.

Mesela dış dünya dediğimiz şey tamamen kapkaranlık ve elektrik dalgalarından oluşan bir yer fakat beynimiz o dalgaları alıp ses, koku, renk, hisse çeviriyor.

Örneğin yandaki resimde yeşil yapraklar görüyorsunuz, bu yeşil renk nerede?

(devamı için resme tıklayın.)

Sen Beden Değilsin, Beden Senin İçinde

Yaşam çok ilginç, bizi her gün biraz daha şaşırtıyor.

Mesela dış dünya dediğimiz şey tamamen kapkaranlık ve elektrik dalgalarından oluşan bir yer fakat beynimiz o dalgaları alıp ses, koku, renk, hisse çeviriyor.

Örneğin yukarıdaki resimde yeşil yapraklar görüyorsunuz, bu yeşil renk nerede? Resimde mi? Gerçekte mi? İkisinin cevabı da hayır, sadece zihnimizde. (Elektromanyetik spektrumdaki belirli bir frekanstaki gözünmez bazı bozunmalar gözümüze ulaşmakta ve orada bozunmaya neden olmakta, bir kimyasal reaksiyona girmekte ve beynimizdeki görme merkezine bir akım olarak gitmekte, sonunda da biz yeşili görmekteyiz.)

Renk körü olan birisi kırmızıyı yeşil görüyor, neden çünkü onun beynine gelen elektrik sinyallerinin yorumlanmasında farklılık var. Onun için kırmızı yeşildir ve o dış dünyayı böyle algılıyor. Biz ona hasta diyoruz neden? Çünkü kırmızıyı bizim gibi görmediği için?

Peki bizim gördüğümüzün doğru olduğunu nerden biliyoruz? Bilmiyoruz.

Şimdi daha derine inelim.

Dünya, galaksiler ve insanlar da bizim zihnimizde.

John Willer diyor ki; ‘Bilinçli bir varlık ona bakmadıkça, fiziksel evren diye bir şey yoktur.’

Sorgulamaya devam edelim: Acaba bedenimiz nerede? Bilincimizde! Düşüncelerimiz nerede? Bilincimizde! Bulunduğumuz oda nerede? Bilincimizde! Yıldızlar, galaksiler, Güneş ve Ay nerede? Hepsi bilincimizde!

Ve biz bu bedeninin içinde değiliz, bu beden bizim içimizde…

Normal görüş ile renk körünün görüşü arasındaki fark

Her Şey Beynimizde Oluşmaktadır.

Her şey zihnimizde mi oluşur?

Acelesi olanlara hızlıca aşağıdaki yazı ve videoda ne olduğunu anlatayım. Vaktiniz olursa da izlemenizi öneririm.

Dış dünya dediğimiz şeyi insandan bağımsız makinelerle gözlemlersek ELEKTRİK SİNYALLERİNDEN OLUŞAN KAPKARA bir yer görürüz.

Beynimiz o elektrik sinyallerini alır dalga boyları vs. göre ses, renk, koku gibi hislere çevirir.

Yani gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kokladığımız, tattığımız her şey BEYNİMİZDE oluşmaktadır.

 

Çocuğunuzun gözünde ormanın rengini oluşturan, yapan ne?
‘Mavi’ renk deneyimini kim algılarsa algılasın her zaman aynı mıdır?
‘Gül’ün kırmızı olduğu söylenir ve ben de onu kırmızı görürüm. Bu şu demektir, ‘Algı pasif bir işlemdir’ ve bu konudan uzaktır. Algı bilinçli bir eylemdir. Işığın kendisinin ne rengi vardır ne de parlaklığı! Farkındalığımız onu bu özelliklerle donatır.
Ünlü İngiliz Nörolog Sir John Eccles’in dediği gibi: Doğal dünyada rengin, sesin ve bu tarz bir şeylerin (dokuların, güzelliğin, kokunun) mevcut olmadığını fark etmenizi istiyorum.

Gülün kırmızı olmasının tek nedeni, elektromanyetik radyasyon ya da ışık frekansını, kırmızı adını verdiğimiz belirli bir deneyim şeklinde kaydeden bir sinir sistemine sahip olmanızdır. Ancak bu diğer türler için de aynı şekilde mi olmaktadır. Yaban arısının ya da köpeğin dünyayı nasıl deneyimlediği konusunda bir fikrimiz yok. Gerçeği tümüyle çözüp, algılamak için fizik ve tüm diğer bilim dallarının gelişmesine ihtiyaç var.

Dışarıdaki oluşturduğumuz dünya sabitleşmiş, güvenilir bir referans noktasından meydana gelmekte. Ancak kuantum teorisi durumun bu olmadığını söylüyor. Ve binlerce yıldır süregelen spiritüel öğretiler de bunu söylemekte.

Her nesne; ne kadar küçük ya da büyük olursa olsun, atomaltı parçacıklardan devasa galaksilere her biri sabit özelliklere sahip. Hakikati yaratan tüm özellikler bağlamsal, içeriksel.

Görünen hakikat zihnin eseridir.