Sen yola çık, yol sana görünür!

Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Arşivler (page 9 of 40)

Sufi Akademisi Kuruldu

SUFİ AKADEMİSİ KURULDU

Sufi Akademi, Girne Amerikan Üniversitesi Senatosu’nun SNT 018/019-002 sayılı kararı ile GAU bünyesinde kurulmuş ve Sufi Akademisi Başkanı olarak Hakan Mengüç atanmıştır.

Sufi Akademi, tasavvuf felsefesinin sevgi, hoşgörü, ruhsal derinlik gibi zenginliklerini çeşitli etkinlik, eğitim ve kurslarla tanıtmayı, anlatmayı hedefleyen üniversite bünyesinde bir kurumdur.

GAÜ “SUFİ AKADEMİSİ” FAALİYETE GEÇİYOR

Girne Amerikan Üniversitesi çatısı altında, “Sufi Akademisi”nin kurulduğu bilgisi; GAÜ Kurucu Rektörü Serhat Akpınar tarafından, kişisel sosyal medya hesapları aracılığıyla paylaşıldı.

Kurucu Rektör Akpınar; bir süredir hazırlık ve olgunlaşma çabalarının devam ettirildiği oluşuma yönelik olarak; “Bugün; Sufi Akademisi’nin, ‘GAÜ Rektörlüğü Senato Kararı’ ile; Sayın Hakan Mengüç’ün başkanlığında kurulmuş olduğunun müjdesini paylaşıyorum. Müteakiben; Girne, Lefkoşa ve İstanbul’da faaliyetlerimiz başlayacaktır. Hayırlı olsun.” ifadeleri ile, ilk bilgilendirmeyi sosyal medya üzerinden gerçekleştirdi.

GAÜ Medyanın iletişime geçtiği Hakan Mengüç yeni oluşuma dair açıklamalarda bulundu. Edinilen bilgilerde; ‘Sufi Akademi’ bünyesinde, ‘Sufi Felsefesi’ dersleri, ney, sema, ebru ve geleneksel diğer sufi sanatlarına dair dersler verilirken, aynı zamanda bireylerin; kişisel gelişimlerini destekleyici seminerlerin gerçekleştirilmesi de öngörülüyor. Akademinin; Öncelikle Kıbrıs, Türkiye ve Almanya`da etkinleştirileceği, talep ve ilgiye göre de diğer ülkelerdeki faaliyeti doğrultusunda karar alınacağı da yer aldı.

İlgili üniversite haberi: http://www.gau.edu.tr/haber/4110/hakan-menguc-baskanliginda-sufi-akademisi-kuruldu

Girne Amerikan Üniversitesi Sufi Akademi Kuruluş Belgesi

Sufi Felsefesi: Hayır Diyebilmek

HER HAYIR, HAYIRLIDIR

Başkası kırılmasın, üzülmesin, alınmasın, sorun çıkarmasın, dert açmasın, üzerine gelmesin diye söylemek zorunda hissettiğin her “evet” kelimesiyle aslında kendine “hayır” dersin. Başkasını onaylamak “zorunda” kaldığında, kendini reddetmiş olursun. Potansiyelinin açığa çıkmasının önündeki tek engel olarak durmaya devam edersin. Unutma ki, kendini onaylamadığın sürece kimse de seni onaylamayacaktır. Kendine karşı var olmayı reddettiğinde, başkalarının yaşamında var olmayı sürdüremezsin.

Görünüşte yaptığın şey “kibarlık” gibi görünse de kendine karşı kıyımdan başka bir şey değildir. Başkasına gösterdiğin zorunlu zarafet, sana özgüven kaybı olarak geri dönecektir.

Başkalarını onaylama ihtiyacı kötü bir alışkanlıktır. Hem senin için, hem karşı taraf için… Zira sen bu alışkanlığın karşısında potansiyelini törpülemeye devam ederken, “evet” deme alışkanlığın etrafındaki herkes açısından bir göreve dönüşür. Yani sürekli “evet” diyen sen sadece bir kez bile olsa “hayır” diyecek olduğunda etrafındaki insanları tek tek kaybetmeye başlarsın. Onayına alıştırdığın insanlara “hayır” demek onlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

“Hayır” dediğinde sonucu istediğin an “evet”e çevirebilirsin ama evet dediğin şeyleri “hayır”a çevirmen zor…

Hayır diyebilmek ile ilgili daha fazla bilgiyi Ben Ney’im adlı ilk kitabımda bulabilirsin. 

Bir dakikada özgüven ve değer

“Değer” nedir bilir misin?

Ödünç veremediğin, borç alamadığındır.

“Varoluş” başlı başına bir değerdir. Kimsenin üzerine değer koyamadığı, kimsenin üzerinden değer çalamadığı bir hakikattir “varoluş…”

Bu yüzden “değer” kaybedilen, eksilen, verilen, alınan, satılan, el değiştiren bir özellik değildir. Yine bu yüzden “değer”e paha da biçilemez. Değer’in bir fiyatı yoktur, olamaz.

Varoluşun, hakkıdır değer…

Kimsenin biçtiği ya da biçmediği fiyatlarla yükselip alçalamaz.

Konuya biraz daha yakından bakabilmek adına, küçük bir hikaye anlatmak isterim;

Ünlü bir hatip, kalabalıklar karşısındaki konuşmasına 100 dolarlık bir banknotu eline alarak başlar ve “Bu 100 dolarlık banknotu kim ister?” diye sorar.

Sormasıyla birlikte salondaki eller neredeyse aynı anda havaya kalkar.

“Ben isterim, ben isterim…”

“Peki” der hatip. Bu kez 100 doları iyice buruşturduktan sonra kaldırır ve aynı soruyu sorar.

“Bu 100 dolarlık banknotu hala kim istiyor?”

Salonda eller havalanır yine.

“Ben isterim, ben isterim…”

Bunun üzerine hatip banknotu yere atar ve ayakkabılarıyla ezer.  Kirlenmiş banknotu yeniden alır ve kalabalığa göstererek “Hâlâ isteyen var mı?” diye sorar.

Görür ki, havalanan ellerde hiçbir azalma olmaz. Herkes hala kirlenmiş, yıpranmış banknota taliptir.

Konuşmacı, kalabalığa bakarak gülümser ve şöyle der;

“Ne yaparsam yapayım, sizi 100 dolardan vazgeçiremiyorum. Çünkü her ne yaparsam yapayım, 100 dolar, hala 100 dolar. Buruşturarak, ezerek, kirleterek değerini eksiltemiyorum. Gördüğünüz gibi işte hala 100 dolar. Umarım, kendi değerinizin de eksilmeyen bir güç olduğunun farkına varmışsınızdır.”

 

Sufi Metin Analizleri

Sufi Metin Analizleri

Sözün önemi ile ilgili Yunus Emre ve Mevlana metin analizleri;

Mevlana Celalledini Rumi – Sözün Önemi

‘Sen düşünceden ibaretsin/Geriye et ve kemiksin/Gül düşünür gülistan olursun/Diken düşünür dikenlik olursun.’’

Mevlana bu sözünde düşüncelerimizin duygularımızı ve kişiliğimizi etkilediğini anlatmıştır. Ağzından güzel sözler çıkan insanın gül bahçesine dönüşeceğini, kötü, olumsuz sözler çıkan insanın da diken bahçesine dönüşeceğini vurgulamıştır..

Yunus Emre – Sözün Önemi

Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz

Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz

Keleci: Güzel, kusursuz düzgün söz demektir. Düzgün konuşan insanın yüzü, söylediği sözler nedeni ile kararmaz. Kötü duruma düşmez. Sözü pişirmek demek ise sözü olgunlaştırmak manasındadır. Nasıl ki yemeği pişirdikçe tadı çıkar, çay demini aldıkça lezzetini verirse, sözü de pişir, demle öyle sun, diyor Yunus Emre.

Söz ola kese savaşı söz ola kestire başı

Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz

Bir söz bir savaşı kesebilir, bitirebilir, sonlandırabilirsin. Aynı şekilde kişinin yanlışlıkla söylediği bir söz onu başından edebilir. Özellikle Yunus Emre’nin yaşadığı çağı düşünürsek, bir krala, padişaha ya da mevkisi yüksek birine söylenen yanlış bir söz kişiyi idam sehpasına götürebilir.

Ve devamında diyor ki, öyle bir söz söylersin ki, zehirli yemeği bal eder, ilaç eder.

Sözlerini olgunlaştır, yaramazını ayrıştır

Tart sözünü akıl ile, söyleme mevsimsiz bir söz,

Sözlerini akıl ile tart, olgunlaştır, olumsuzlarını, zarar verenlerini ayrıştır. Yeri gelmedikçe söz söyleme.

Kişi bile söz demini, demeye sözün kemini
Bu cihan cehennemini, sekiz cennet ede bir söz,

Kişi söylediği sözleri bilmeli, başkalarına zarar verenlerini söylememeli. Bu cihandaki cehennemi, cennetlere çevirir bir söz, diyor.

Yunus şimdi söz yatından, söyle sözü gayetinden
Pek sakın o şah katından, seni ırak ede bir söz.

Yunus sözü üsülüne göre söyle, dikkatli söyle, çünkü yanlış edeceğin bir söz seni Hakk katından uzak tutabilir, diyor.

 

2018 – Hakan Mengüç

Sufi Koçluk Eğitimi

Yakında size sufi koçluk eğitimi ile ilgili ayrıntılı bilgi sunacağız. Sufi koçluk eğitimi programı, sufizm bilgeliğinin koçluk standartlarında sistemize edilmiş halidir.

Sertifikasyon süreci ve Milli Eğitim Bakanlığı onayı hakkında yakında bilgi verilecektir.

Program hakkındaki son gelişmeler için sitemizi veya sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirsiniz.

هاکان منگوچ کیست؟

هاکان منگوچ متولد شهر بورسا در ترکیه است. او از سنین کودکی علاقه زیادی به موسیقی داشت و در سن ۱۵ سالگی نی و پیانو آموخت.  همسفر شدن او با نی او را با عرفان و فلسفه صوفیگری آشنا کرد.  در پی آن زبان عثمانی را آموخت و سالها بعد

در دیار شمس تبریزی دوره صوفیگری گذراند.

در سنین ۲۰ سالگی در دانشگاهها سمینار برگزار میکرد موضوع این سمینار ها عموما خودشناسی ضمیر ناخودآگاه توانایی      سخنرانی در جمع و انگیزش درونی بود. در پی همین سخنرانی هااز طرف دو دانشکده ارجیس در شهر کایسری و دانشکده بوزوک  در شهر یوزگات به عنوان بهترین سخنران سال انتخاب شد.

و همینطور در سنین ۲۰ سالگی دوره های نمایشنامه نویسی و داستان نویسی را گذراند. یکی از داستانهای وی در فستیوال تاتر نیلوفر اجرا شد. نوشته ها و نقل قول ها و موضوعات روزی که به آنها میپرداخت در شبکه های اجتماعی از طرف عده زیادی

مورد توجه قرار گرفت و طرفداران زیادی پیدا کرد.

در سال ۲۰۱۴به خاطر علاقه زیادی که به حیوانات و روانشناسی داشت به آفریقای شمالی رفت. درآنجا با شیر ها و ببرهای بنگال مدتی زندگی کرد و دوره ای در زمینه پرورش وتوانبخشی این حیوانات پشت سر گذاشت.

او به عنوان صوفی موزیسین نویسنده  و مشاوری که اطلاعات و تجربیات خودش را با دیگران به اشتراک میگذارد شناخته شده است.

فلسفه زندگی؛

فلسفه زندگی او بر اساس امیدوار بودن و امید را به اشتراک گذاشتن است. امیدوار بودن به معنای خوشبینی ساده لوحانه و یا نادیده گرفتن تراژدی های انسانی نیست. امید به جای برسی احتمالات و نشستن در خانه و نفرین کردن بدی ها انجام بهترین کاری هست که از دستت برمیاید. حتی یک نفر هم برای زنده نگه داشتن امید میتواند کافی باشد و آن یک نفر میتوانی تو باشی و بعد یکتوی دیگر و یکتوی دیگر  بعد بهماتبدیل میشود. برای همین بجای نفرین تاریکی روشن کردن شمع را فلسفه راه خود قرار داد و همانطور که از استادانش آموخت همیشه در پی به اشتراک گذاشتن نور شمع خود برای روشن کردن شمع راه زندگی انسانهای دیگر است.

به فرمایش مولانا؛

یک شمع با شعله ور کردن شمعی دیگر از نورش کاسته نمیشود بلکه به روشن شدن تاریکی اطراف بیشتر کمک خواهد کرد.    

        

Какво съм аз? – Аз съм Ней – Хакан Менгюч

” Историята на „ ней “

и тайната на съществуването.

Пътешествието към хармонията

на духа, взаимоотношенията,

на ума и тялото.”

Какво съм аз?

Аз съм Ней

Хакан Менгюч

Доброто ще ме открие

”Не слушай натрапчивия шум на другите, а слушай шепота на своето сърце”

Това е едно пътешествие.

 

Пътешествието на един, на пръв поглед, прост, а иначе вълшебен, дървен инструмент, подобен на флейта – наречен ней. Неят започва своя път от блатото на тръстиките, а по-късно открива своя дух, когато дъха на този, който свири на него, плъзва по тялото му и от него сътворява душа.

Това е пътешествието, в което цари магия и чрез дъха на твореца духът на ней узрява, превръщайки се в мелодия…

То е процес на узряване, чиито врати се отварят за теб, започват в теб и завършват в теб…

Тази книга е създадена, за да бъде твой пътеводител из твоята връзка, из твоето тяло, из твоя ум, из твоите победи и по пътя, из който ти се стремиш живота си да уравновесиш.

Нали се сещаш за вратите, които не успяваш да открехнеш дори, то тази книга се събра с тебе, докрай за да ти ги отвори.

Всъщност това знание, от което се нуждаеше все, точно по средата стоеше.

Великият творец непрекъснато с тебе говореше, но ти не го чуваше, защото главата ти от шум бучеше.

Винаги имаше кой да ти помогне, но ти не го взе в живота си, защото сърцето ти забрави да се довери.

Бягаше от всички перипетии, защото отдавна се отказа от потенциала в себе си, който в дълбок сън потопи.

Изгуби вярата, че всъщност всичко може да се осъществи.

За да победиш, за да успееш в пределите на живота си, ти тичаше безспир, да развиеш скорост за всичко – и пак не успя да стигнеш тяхното темпо, защото ти вече беше в плен на времето.

Толкова си бърз, толкова си зает, че тялото ти изпревари твоя дух.

Сега в тази книга ще се научиш да се спираш.

Когато уловиш бавното темпо, тялото ти ще изпита радостта от това да срещне духа.

Тук ще се научиш как истински да поемеш въздух.

Наново ще построиш и връзките си, и работата си, и печалбите си, и здравето си.

Каквото има, що си забравил, ще си спомниш.

Ще изградиш от себе си едно ново Аз.

Време е всичко, от което недоволстваш, да съзидаш наново.

Не се тревожи – всичко, от което се нуждаеш, и без това е вътре в теб!

Аз ще ти помогна единствено да го откриеш…

 

Çeviri için Kadrie Adem’e teşekkürler.

Замълчи, душице, замълчи – Хакан Менгюч

 

Замълчи, моя душице,

мълчи си докато силата ти

мъката ти надмогне.

Малко остана още

пролетта да си дойде.

Имай търпение, моя душице.

 

Знам, твоето сърце е като невидимите вълни,

насред морето бушуващи се…

 

Ако имаше друг изход,

освен да чакаш,

не бих те спрял.

Повярвай ми.

Но няма,

друг изход не остана…

 

Незабравяй, че и лекарството не действа без минути,

ни цветето преди отредения си миг цъфти…

 

Замълчи, моя душице, замълчи.

Докато зимата в пролет се обърне.

Докато нощта в ден се превърне.

Докато дългият път близките стъпки целуне.

Докато след мъката свежест към теб долитне.

 

И докато лицето със сълзи

от дългоочаквана прегръдка,

покорено завчас, се овлажни,

моля те, душице,

ти си замълчи.

 

Замълчи вярвайки,

че срещу мълчанията ти

ще се издигнат

песните най-благородни,

от мечтите възпявани!

 

Хакан Менгюч

Ben Ney’im

Ney’in hikayesiyle varoluşun gizemi… Ruhun, ilişkilerin, zihnin ve bedenin denge yolculuğu…

“Derdin kendindendir bilmiyorsun derman yine sendedir görmüyorsun koskoca âlem içine yerleştirilmiş, sen hala kendini küçük bir şey mi zannediyorsun?”

hz. ali

Vakti zamanında Avrupa’nın ünlü müzelerinden birinde dünyanın en pahalı elması sergileniyormuş. Gözünü elmasa dikenbir hırsız da aylardır bu taşı çalmanın yollarını arayıp durmuş. Soygunun her aşamasını iyice düşünmüş. İncelikli bir plan yapmış.

Sonunda soyguna çıkmaya karar vermiş ve gece olmasını beklemiş. Uygun saatte müzeye girmiş ve tam da planladığı gibikolayca elmasa ulaşıp çalmayı başarmış.

Bütün kapıları teker teker geçtikten sonra hiç hesaplama- dığı bir güvenlik görevlisi ile karşılaşmış. Adam kulakları sağır edercesine düdüğünü çalıp, diğer güvenlik görevlilerini uyar- mış. Bir panik havasıdır esmiş…

Çok geçmeden güvenlik görevlileri koşup gelmişler. Hırsız durup bekler mi? Koşarak olay yerinden kaçmış. Elinde elmas- la karanlık bir sokağa dalmış, bir de bakmış ki yerde evsiz bir dilenci yatmış, uyuyor.

Hırsız, elindeki elması dilencinin cebine atıp koşmaya de- vam etmiş. Köşeyi döndüğünde bir polisle yüz yüze gelmiş. Hırsızderhal silahına davranmış ama polis ondan daha hızlı çıkmış ve adamı vurmuş. Hırsız oracıkta ölmüş.

Sabah olunca dilenci uyanmış tabii. Eski paltosunda dün- yanın en pahalı elmasının durduğundan habersiz… Cebine bakmakaklına bile gelmemiş. Günler günleri, haftalar haftaları kovalamış ama dilenci cebinde bir hazine taşıdığını bilmeden avuç açıp dilenmeye ve sokaklarda titreyerek uyumaya devam etmiş. Yıllardır üzerinden çıkarmadığı paltosunun ceplerini her zamanki gibi bomboş zannediyormuş.

Aradan uzun zaman geçmiş… Sonunda bir gün dilenci de cebinde elmas taşıdığından habersiz ölüp gitmiş. Üzerindeki kıyafetler de kimsesizler mezarlığına atılmış. Hayatı boyunca dünyanın en pahalı elmaslarından biriyle yaşadığı halde ceple-rine bakmayı hiç akıl edememiş.

Unuttuğun Elması Hatırlatmak İçin Geldim

Hepimizin cebinde belki bir, belki iki, belki de daha fazla sayıda elmas var. O potansiyele sahibiz. Yapabilme ve olabilme becerisini taşıyoruz içimizde. Belki görmezden geliyor, belki de ceplerimizi karıştırmayı akıl edemiyoruz.

Ben sana elmas dolu ceplerini hatırlatmak için geldim. Unuttuğun ya da hiç tanışmadığın parçanı, seninle tanıştırmak için varım.

Sana dengeyi anlatmaya geldim.

Çünkü bu benim hocalarıma verdiğim sözüm…

Sana hocalarımdan öğrendiklerimi ve kendi deneyimlerimi anlatmama izin ver.

Sufi İyilik Hareketi

sufi_iyilik_hareketi

 

Sufi İyilik Hareketi Nedir?

Sufi İyilik Hareketi, sufizmin barış, kardeşlik, hoşgörü mesajlarının tüm dünyaya gönüllü olarak yayılmasını arzu eder.

 

 

Sufi Nefesi

(Not: Nefes alma organımız burundur, sağlıklı nefes alma burundan gerçekleşir. Bu teknik bir istisnadır ve nadir zamanlarda uygulanır.)

Sufi nefesi nedir?

Sufizm’de birbirinden farklı birçok nefes tekniği var. Bugün size bu nefes tekniklerinden birini ve ne işe yaradığını anlatmak istiyorum.

Hani kültürümüzde bir söz var, “Hayy’dan geldik Hu’ya gidiyoruz.” Bunun ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Biz doğduğumuzda yani anne karnından dünya ilk çıktığımızda derin bir nefes alırız ve ölüm anında da son nefesi veririz. Nefesi derin bir şekilde hayy diye alırız ve verdiğimiz son nefes de hu gibidir. Bu yüzden Hayy’dan geldik Hu’ya gidiyoruz derler.

Bu yaşam süresi içerisinde bizi hayatta tutan en önemli madde havadır. Aldığımız nefes kadar varız, aldığımız nefesin kalitesi hayatımızı etkiliyor. 30-40 gün yemeksiz yaşayabiliyoruz, birkaç gün susuz. Ama sadece birkaç dakika nefessiz. Bu yüzden nefes hem bedensel hem de ruhsal olarak tüm kültürlerde çok önemli bir yere sahiptir.

Bugün yapılan birçok araştırma doğru nefes almanın fiziksel ve ruhsal hastalıklara iyi geldiğini söylüyor. 1931 yılında Nobel Tıp Ödülünü kazanan Otto Warburg, kanserli hücrelerin yüksek oksijenli ortamlarda yaşayamadığını keşfetmişti. Derin nefes için hastalanmayı beklemeyin. Sağlıklı hücreleriniz olduğu için şükredin, teşekkür edin.

Nefes tekniğimize geri dönelim. Hayy ve Hu nefesi. Peki sufiler bunu hangi çalışmalarda kullanırlar. Öncelikle sufi meditasyonu diye bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Meditasyon deyince herkesin aklında Hint kültürü, çok tanrılı dinler geliyor. Halbuki meditasyon genel bir isimdir, anlamı yoğunlaşma demektir. Hint meditasyonu da vardır, budist meditasyon da vardır, sufi meditasyon da vardır. Peki sufi meditasyonları nelerdir, en çok bilinenleri murakebe, zikir, dua ve rabıtadır.

Tabii bunların zaman içinde suistimal edilenleri de olmuştur ama birkaç doktor kötü diye bütün doktorları kötü saymamız ne kadar haksızlık olursa, yolundan çıkmış birkaç tarikat ve cemaatin yaptıkları da bütün sufilere mal edilmemeli.

Biz nefes tekniğimize geri dönelim. Sufiler bu nefes tekniğini yani Hayy ve Hu nefes tekniğini hem ruhsal gelişimlerinde, hem de zaman zaman endişelerini gidermek, rahatlamak ve sakinleşmek için kullanmışlar. Hayy Hu nefesinde, ağzımızdan Hayy diye nefes alırken olabildiğince oksijen çekeceğiz içimize, nefesimizi vermeden önce içimizde birkaç saniye tutacağız ve sonra Hu diye vereceğiz.

Biraz önce demiştim ki, sufiler aynı zamanda endişeleri gidermek, sakinleşmek için de bu nefesi kullanıyorlar. Bugün yapılan araştırmalar gösteriyor ki, sinirlendiğimizde, kızdığımızda, endişelendiğimizde beynimiz gerçekten fiziksel olarak ısınıyor.

Aynı bilgisayarda çok fazla işlem yaptığımızda bilgisayarın ısınması gibi. Peki bilgisayar çok fazla ısındığında, kendisini nasıl soğutuyor? Fan açarak değil mi? Peki biz beynimizi nasıl soğutacağız, aynı şekilde derin nefeslerle. Neden esnediğimizi hiç düşündünüz mü? Esnediğimizde ağzımızı bayağı açıp, içimize bol oksijen çekiyoruz. New York Üniversitesi’nden Andrew Gallup yeni bir teori geliştirdi. Gallup’a göre esneme yoluyla aslında beynimizi aşırı ısınmaktan koruyoruz. Çenenin şiddetle açılması kanın kafatasında dolaşımını sağlayarak aşırı ısıyı dağıtıyor, esneme sırasında alınan derin nefesle sinüs boşluklarına dolan hava ise beyni serinletiyor.

İşte gördüğünüz gibi, yüzyıllardan beri uygulanan tekniklerin bugün bazı bilimsel karşılıklarını görmeye başlıyoruz. Siz de bu tekniği evinizde deneyebilirsiniz. Fakat önemli bir hastalığınız varsa veya denediğinizde bir rahatsızlık oluşursa mutlaka doktorunuza danışın.

Hakan Mengüç Kitapları