Hakiki alim, ilmi Hakk’tan alabilen kimsedir.
“Unuttuğunda cahil olacağı için, kitaplardan bazı şeyler ezberleyen kimselere âlim denmez. Hakiki âlim, öğrenmeden ve ezberlemeden, dilediği anda Hakk’tan ilim alabilen kimsedir.” diyor Beyazid-i Bestami.
Tasavvuf ekolünün en sıradışı, en cesur ve birçoklarına göre ilmi manada en derin sufilerinden sayılmaktadır.
Fenâ Fî’Allah, yani Allah’ta yok olma onun en temel tasavvufi düşünce yapısıdır. Fenafillah, Allah’ta yok olmak anlamına gelir. Bestami’ye göre nasıl ki bir ateşe attığınız herhangi bir kağıt ya da tahta ateşin içinde yok oluyorsa, mutasavvıfın (tasavvuf yolcusunun) da aşk ateşi ile Allah’ta yok olması gerekmektedir.
Allah’a olan aşırı sevgisinden dolayı, Bekâ Bî’Allah yâni (Allah’la bir olma) kavramı da onunla özdeşleşmiştir. Bekabillah ise bir damlanın okyanusa karışıp, okyanus olması gibi, insanın Allah’a ile bütünleşmesi, ”O” olması olarak anlaşılabilir. Nitekim En-el Hak (Ben Hakk’ım) sözünü söyleyen Hallac-ı Mansur da Bekâ Bî’Allah’ı kastetmişti.
Sultan-ül Arif’in
Geniş bir ilim ve irfan hazinesine sahip oluşu sebebiyle “Sultan-ül Ârif’în” ünvanını almıştı.
Sorulan sorulara verdiği cevaplar ile gönüllere feyz, kalplere şifa olmuştu.
Mârifetullah’ın ne olduğu sorulduğu zaman:
“Hükümdarlar bir memlekete girdikleri zaman orayı perişan ederler, halkın şerefli kimselerini zelil kılarlar.” (Neml: 34)
Âyet-i kerime’sini okudu.
Yani bir kasabayı ele geçirdikleri zaman sultanların âdeti, halkını köleleştirmek ve kendilerine boyun eğdirmektir. Artık bundan sonra halk, sultanın emri olmadan hiç bir şey yapamaz. Mârifet de böyledir, bir kalbe girince orada ne var ne yok hepsini dışarı atar. Orada kımıldayan her şeyi derhal yakar kül eder.
İlimi hiç ölmeyenden almak
Bir toplulukta “Filan hoca ilmini filan zâttan almış… Falan âlim bilgisini şu medresede geliştirmiş…” şeklinde konuşmalar geçiyordu.
Bâyezid-i Bestâmî onları dikkatle dinledi ve şöyle dedi:
“Bahsettiğiniz zâtlar ilmi ölüden almışlar, biz ise ilmimizi hiç ölmeyenden aldık.”
Kendisine yöneltilen eleştiriler
Beyazid-i Bestami vecd halinde iken söylediği bazı sözlerin yüzünden din alimleri tarafından eleştirilmiş, hatta Allah’a şirk koştuğu söylenmiştir; İşte o sözlerden bazıları;
”Kendimi tenzîh ederim, kendimi tenzih ederim; ben en yüce olan Rabbimin kendisiyim…”
İçeride olmasına rağmen Allah’tan başka kimse yok demesi; Beyazıd-i Bestami’nin kapısı çalındı. Beyazid kapıyı açtı ve sordu: ”Kimi arıyorsun?”, adam ”Beyazed’i”, dedi. Beyazid-i Bestami ona ”yoluna devam et, çünkü içeride Allah’dan başkası yoktur.” diye cevap verdi.
Kabe ve tavaf: “Kabe’yi tavaf ederken, hep rabbimi istiyor, O’nun huzuruna ermeyi arzu ediyorum. Tavaf esnasında Rabbime kavuşunca, O’nun yakınlığına erişince, bir de baktım ki Kabe de benim etrafında dönüyor.”
Ölümü
İran’ın Bistam şehrinde doğmuş ve yine bu şehirde vefat etmiştir. (d.804 – ö.878) Vefatından sonra rüyada görenler “Hâlin nice oldu?” diye sordular.
O da şöyle cevapladı:
“Bana ‘Ey Pir! Ne getirdin?’ dediler. Ben de dedim ki ‘Dilenci padişahın kapısına gelince ona ne getirdin demezler, ne istersin derler.’ O anda bir hitap geldi. ‘Doğru söylüyor, onu bırakın.”
Kaynaklar;
1) Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Sayfa 155-157 Diyanet Vakfı Yay., Ankara-1994
2) Dr. Selçuk Eraydın Tasavvuf ve Tarikatlar İfav yayınları sayfa 73
3) 100 Soruda Tasavvuf – Abdülbaki Gölpınarlı
4) ‘Kendimi tenzih ederim’ ile ilgili söz: Beyazıd-ı Bestami Hazretleri – Celal Yıldırım, Sayfa 62-65 Demir Kitabevi, İst-2001
5) Beyazıd Bestami ve İslam tasavvufunun özü – Celal Yıldırım, Sayfa 90 Demir Kitabevi, İstanbul