Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Kategori: İnsan Zihninin Gücü (page 1 of 2)

119 Yaşındaki Tai Chi Ustası Lu Zijian ile Tanışın

2012 yılı itibariyle 119 Yaşında olan Tai Chi Ustası Lu Zijian ile tanışın. Bu arada daha önce yazdığım uzun yaşam ile ilgili yazıma da buradan bakabilirsiniz.

Öncelikle bir kaç bilgi vermek istiyorum;
Chi: Yaşam Enerjisi demek. Eski Çinliler ona Chi demiş, Romalılar Spiritus, Hindularsa Prana,  moden dünyamızda ona evrensel yaşam enerjisi vb. şekillerde tanımlıyoruz. Tüm canlılarda bulunan bir enerji.
Bugün biyologların Morfogenetik alanlar ve tüm canlı varlıklarda bulunduğu tespit edilen biyofotonlar olarak tanımladığı enerji. (Yakında bu konuda bir paylaşım yapacağım.)

Ben de Tai Chi Chuan ve Chi Gong konusunda değerli hocalarla çalıştım. Temel olarak Tai Chi, Chi Enerjisini yönlendirmek ve kullanmak üzerine kuruludur ve inanılmaz bir çalışmadır. Eğitimlerimin bir kısmında ve bireysel çalışmalarda sağlıklı bir vücut-enerjiye sahip olmaları için bu teknikleri katılımcılara öğretiyorum.

Tai Chi ustası Lu Zijian ile tanışalım.
Usta Lu Zijian 15 Kasım 1893 yılında Çin’in Yichang şehrinde doğmuş.

18 yaşında Master Li Changye’nin öğrencisi olmuş ve Dövüş Sanatları-Tai Chi Chuan üzerine çalışmaya başlamıştır.

24 Ocak 2007’de dünyanın en yaşlı insanı seçilmiş.

Şimdi sizinle 114 yaşındayken yaptığı bir konuşmayı paylaşacağım. Altyazı yok ama ben sizin onun vücudunu ve enerjisini izlemenizi istiyorum. Eğer gerçekten yaşını bilmeseydiniz, bu videoyu izledikten sonra kaç yaşında olduğunu tahmin ederdiniz?

Ayrıca bugüne kadar yaşamış en uzun insan rekoru da, Dövüş Sanatları ustası Li Ching-Yuen’indir, ayrıntılı bilgiyi buradan görebilirsiniz.

Beyin Gördüğü ile Hayal Ettiği Şey Arasındaki Farkı Bilmez

Bugün biliyoruz ki, görme denilen işlem elektrik sinyallerin göz tarafından yorumlanıp beynimize aktarılmasıdır. Yani görme gözde değil, beyinde olur.
Bir şeyi 5 duyumuzu da katarak canlı bir şekilde hayal edebilirsek, beynimiz bunu gerçekten ‘olmuş’ gibi algılayabilir. Benim ve doktor arkadaşlarımızın sayısız trans çalışması tecrübesi, bende bu fikrin sağlamlaşmasını sağladı.

Eğer bugünkü olumlu olumsuz tüm inançlarımızı beş duyumuzdan gelen veriler aracılığı ile oluşturduysak, güçlü bir imajinasyon çalışması ile olumsuz inançları yok edip, olumlu inançları tekrar oluşturabilme şansımız olur.

Bugüne kadar trans ile yapılan imajinasyon çalışmasını bir çok kişiye yardım etmek için kullandım. Bursa’da 100 metre koşusunda çalıştırdığım bir genç Bursa birincisi olmuştu, imajinasyon çalışmalarıyla destek verdiğim Mustafa Alımcı Karate Dünya Şampiyonu oldu, pek çok kişi doktor tedavisinde devam ettirdiği hastalığını ek olarak bu teknikleri kullanarak çok hızlı yendi.

Bu yazıda göreceğiniz en alttaki video hayal gücü ile kendi kendini iyileştirmiş bir hanımefendinin görüntüsü.
Aynı zamanda kısaca anlattığım bilgilerin bilimsel açıklamalarını da aşağıya video ve yazı olarak ekledim.

Sevgiyle kalın, Hakan.

Beyin gördüğü ile hatırladığı arasındaki farkı asla bilmez. Çünkü aynı sinir ağları ateşlenir. Birlikte ölen sinir ağları birlikte ateşlenir. Birşeyi tekrar etmek hücreleri uzun süre bağlar. Eğer hergün sinirlenir, hergün didinir, hergün acı çeker, mağduriyetinize sebep bulursanız bu ağı tamamen birbirine bağlarsınız. Ağ uzun süreli ilişkidedir ki buna kimlik denir. Bu yüzden stresten uzak durmalıyız. Şunu da biliyoruz ki ateşlenmeyen sinir hücreleri ağdan kopuyor. Kimyasal üretime neden olan düşünce akışını kesince kimyasal destek de kesiliyor ve bağlı sinir hücreleri uzun ilişkilerinden kopuyor.

İmajinasyon ile İyileşme Öyküsü

Nazi Kampından Kurtulan 108 Yaşındaki Alice Herz’in Hikayesi

Alice Herz-Sommer 1903 yılında doğdu, Nazilerin Yahudi soykırımında ailesi toplama kampında öldürüldü.

Çocuğu ile birlikte kamptan sağ olarak kurtulabildi ve Melissa Muller 2007 yılında onun hayatını kitaplaştırdı ve kitap, A Garden of Eden in Hell: The Life of Alice Herz-Sommer (Cehennemdeki Cennet Bahçesi – Alice Herz-Sommer’ın Hayatı) adıyla yayımlandı.

Aşağıdaki videoda Anthony Robbins‘in 108 yaşındaki Alice Herz-Sommer ile yaptığı röportajı izleyeceksiniz.

 

 

Ateş Üstünde Yürüme Nasıl Yapılır?

 

Uyarı: Bu yazı sadece bilgi amaçlıdır.

Sadece bu konuda uzman olan kişiler ile birlikte bu çalışmayı deneyin.

Ateşte yürüme ritüeli binlerce yıldır dünyanın her yerinde sayısız kültür tarafından gerçekleştirilmiştir. İlk yazılı kayıt 3000 yıllık bir Hindu hikayesinde yer almaktadır ve Hawai’deki Kahunalar’ın da lav kitleleri üzerinde yürüdüklerine dair bilgiler bulunmaktadır.  Günümüzde her yıl binlerce  kişi herhangi bir zarar görmeden ateş üzerinde yürümektedir.

Ateş üzerinde yürümenin amacı daha önce yapamayacağımız bir şeyi yaparak (Bize imkansız gözüken bir şeyi yaparak) sınırlarımıza ve mevcut inançlarımıza meydan okumaktır.

Ben de bir çok kez ateşte yürüme çalışmasını yaptırdım ve kimse asla zarar görmedi. Ama şu sorular bana hep soruldu;

Nasıl oluyorda ayağımız yanmıyor?

Peki elimiz ila ateş parçalarını alsak yine yanmaz mı?

Bu ve buna benzer sorulara cevap olabilecek bilgileri aşağıda paylaşıyorum.

1. En önemli etken kömürlerin ısıyı iletebilme becerileridir. Bir maddenin sıcak olması ona temas edildiğinde o kişi yakacağı anlamına gelmez. Bu, maddenin iletkenliğine yani kendisinden başka bir cisme ısı transferi becerisine bağlıdır. Uzay mekiğinden kullanılan 32.000 adet ısı döşemesi o kadar az ısı iletimi sağlar ki kıpkırmızı parlamalarına rağmen yine de dokunalabilecek kadar güvenlidirler. Ateş üzerinde yürüyenler ısı gerçigenliği çok az olan kuru odun kömürü kullanırlar. Diğer taraftan metal çok iyi bir iletkendir. Metal bir levha odun kömürü ile aynı ısıya getirilirsen metaldan gelen ısı ayaklarınıza yüksek oranda iletileceğinden bunun üzerinde yürümeye çalışan biri kişi ciddi yanıklara maruz kalabilir.

2. Kömürler aynı boyutlarda değildir, dolayısyla ayağın kömürlerle temas eden bölümü küçüktür.

3. Ateş üzerinde yürüyenler oldukları yerde durmazlar; her bir ayağın kömür üzerinde bir saniyeden daha az kalması için hiç durmadan yürürler. Her ayağın tekrar kömüre basmandan önce havada kaldığı süre boyunca soğumaya zamanı vardır.

4. Kan, ısıyı ayak tabanlarından uzağa iletir.

5. Soğuk ayaklar sıcak kömürlere temas ettiğinde kömür ile ayak tabanı arasında koruyucu bir buhar tabakası oluşturmak için ayak tabanlarındaki vücut nemi buharlaşır.

 

Tüm bu bilimsel açıklamalara rağmen ateşte yürüyüp ayağını yakan bir çok insan olmuştur bunun nedeni bunu korku içinde denemeleridir.

Bedenimiz çoşkulu, tutkulu anlarda adrenalin salgılar ve bu durumda çok daha güçlü bir halde oluruz. Hatırlayın, yorgunken kolunuz sandalyeye çarpsa çok acır ama sinirliyken duvara yumruk atarız hissetmeyiz.

Dediğim gibi bu bölüm bilgi amaçlıdır,

Kesinlikle denemeyiniz .)

ve şunu da unutmayınız, ateşte yürümek sadece korkularımza bir meydan okumadır…

Bu yazı için faydalandığım kaynaklar: www.firewalking.com, Micheal Powel

Bir çok insan ateşte yürümenin bir hile olduğunu söyler,
Discovery programındaki Mythbuster ekibi bunu kendi kendilerine denediler ve sonuç aşağıdaki videoda…
Bu yüzden kesinlikle kendi başınıza denemeyiniz.

Kuantum Videoları

Kuantum Beyine Yolculuk

Harvard Üniversitesi Profesörünün Tibetli Rahipler Üzerine Yaptığı Deney ve İnsanın Gücü

Ünlü Kuantum Çift Yarık Deneyi

3 Boyutlu Dünya’da Yaşayanlar 4. Boyutu Anlayabilir mi?

Kuantum Fiziğinde Zaman

Dr. Masaru Emoto’nun Su Molekülleri Üzerine Yaptığı Deney

Kuantum Beyine Yolculuk

Kuantum fiziği kuantum psikolojisini doğurdu. Bu her zaman olan bir şeydir. Düşünce felsefeyi, felsefe psikolojiyi doğurur. Bugün okutulan Psikoloji bölümleri felsefeden doğmuştur, felsefe ise düşünceden…

Her zaman çürük elmalar olur ama parmak ayı gösterdiğinde cahil insan parmağa, bilge insan aya bakar…

Biz aya bakalım ve izleyelim..

Hiç Bir Başarı Tesadüf Değil – Ajda Pekkan

Başarılı insanları incelediğimizde görünüşte diğer insanlardan çok farklı bir şeyler yapıyor gibi görünmeselerde, onları mükemmelleştiren ayrıntılara verdikleri önemdir.

Bir söz vardır çok severim, der ki; ‘Kusursuzluğu küçük şeyler oluşturur ama kusursuzluk küçük bir şey değildir.’

Sabahleyin Ajda Pekkan‘ın yakın arkadaşı Oya Germen‘in Ajda Pekkan’ın disiplinin anlatan bir konuşmasına şahit oldum. Yazın tatile bodruma gitmişler ve 4 günlük tatilde bile Ajda egzersiz aletlerini yanında götürmüş, her sabah saat 6’da spor hocası geliyormuş ve 1 saate yakın çalışıyorlarmış.

Tatilde bile her sabah 6’da kalkıp sporunu aksatmayan, disipline bu kadar önem veren birisi istemese dahi başarılı olur.

Şunu unutmayın Ajda Pekkan 1946 doğumlu, yani 2011 itibari ile 65 yaşında..

1964 yılında müziğe başladı, 1977 yılında Süperstar ünvanın aldı ve hala bu ünvanı koruyor, 65 yaşında bu enerji, bu sağlık asla ve asla tesadüf değil.

 

Bilinçaltı Yönlendirme

Bilinçaltı yapısı itibari ile yönlendirmeye açıktır. Beyin fazla enerji tüketmeyi sevmez.

Çünkü fazla enerji tüketirse aynı bir telefonun şarjının bitmesi gibi gün içinde enerjisini çabuk tüketir.

Bu yüzden onu idareli kullanmaya çalışır. İdareli kullanmak için de kısa yollara başvurur.

Bu başvurduğu kısa yollar çoğu zaman onun manipüle edilmesini de sağlar.

Fakat bir kar/zarar hesabı yaptığında kısa yollara başvurmak onun için daha sağlıklı göründüğünden kısa yolları kullanmaya devam eder.

Beş buçuk Gün Yaşam Mücadelesi

Hepimiz kapasitemizin şu an da kullandığımızdan çok daha fazla olduğunun farkındayız ama bunu bilinçli olarak düşünüp, kapasitemizi artırma üzerine çalışmıyoruz, ta ki başımızdan zorlayıcı bir olay geçene dek….

Aron Raltson’ın inanılmaz yaşam mücadelesini sizlerle paylaşmak istedim.

2003 yılında, Nisan ayının 26. gününde, kimseye haber vermeden Utah’ın muhteşem Blue John Canyon’una kendi deyimiyle “parkta gezi” yapmaya gidiyor. Deneyimli bir sporcu olan Ralston’ın onu neredeyse ölüme sürükleyen inanılmaz deneyiminin kilit noktası da bu. Hiçkimseye hiçbir şey söylemeden, adete insanlardan kaçarak gittiği kanyonda, aslında hayatında yer alan insanların ne kadar değerli olduğunu acı bir şekilde deneyimliyor.

Aron Ralston gezdiği bölgeyi fotoğraflamak için yanına video kamerasını da almıştı.

Kanyonun gizli kalmış, karanlık köşelerinde dolaşırken ansızın hayatını tamamen değiştirecek bir şey oluyor; 400 kiloluk bir taş sağ kolunun üzerine devrilerek onu kanyonda dar bir alana sıkıştırıveriyor ve onu orada tam beş buçuk gün boyunca esir alıyor! Yanında çok az suyu ve yiyeceği olan Ralston’ı kimsenin ne duymasına ne de bulmasına imkan var. Ralston’ın yanında taşıdığı video kamerası onu hayatta tutan tek şey. Oradan kurtulamayacağını anlayınca, ailesi ve yakın arkadaşlarına hoşçakal mesajları kaydediyor. “Bedenimi bulduğunuzda bu videoları aileme ulaştırın” diye başlıyor kayıtlarına. Vasiyetini, yakılmak istediğini, pişmanlıklarını dile getiriyor. Çantasındaki, kayayı oymaya çalışmaktan körleşmiş küçük bıçağıyla ismini, doğum ve ölüm tarihlerini kanyon duvarına kazıyor, üzerine de ekliyor: RIP.

Aşağıdaki videoda Aron Ralston’ın hikayesin kendi ağzından dinleyebilirsiniz…

h