Psikoloji Bilimi ile Televizyon Dünyasındaki Benzerlikler

Twitter’dan veya Facebook’tan beni takip edenler, neden reytinglerle bu kadar ilgilendiğimi soruyorlar. İki nedeni var, birincisi; insanların neyi izlediğini, neden izlediğini takip ediyorum ve bu işim olarak günceli takip etmemi sağlıyor. Bu sayede edindiğim bilgileri daha sonra işimde, seminerlerimde kullanıyorum. İkincisi; televizyon programı hazırlığında olduğum için, bu işin ‘neden’ ve ‘nasıl’larını bilmem gerekiyor.

Daha önce Cine5 kanalında kendi programımı yaparak televizyon dünyasına adım atmıştım. Çekimden montaja her türlü işle bizzat ilgilenmek zorunda kaldığım için bu işin ne kadar zor olduğunu da bilen biriyim.

Bu yazım, psikoloji ile ilgilenen, televizyonculukla ilgilenen ve insanlar karşısında sunum yapan herkese hitap edecek şekilde yazdım. Televizyon dünyasındaki matematikleri eğitim/eğlence  konulu doktor programları üzerinden inceledim.

Neden doktor programlarını seçtim?

Normalde televizyonda hiç izlemediğim program türü sağlık/doktor programlarıdır, yıllarca yayınlanan doktor programları dikkatimi pek fazla çekmemiş ve beni kendilerine 10 dakika bile bağlayamamışlardı. Bir gün Amerika’da yayınlanan Dr. Oz Show programına denk geldim ve farkettim ki programı 30 dakikadır izliyorum. İzliyor olmama şaşırdım ve programı sonuna kadar da izlemeye devam ettim. Daha sonra kendime sordum? Neden Türkiye’deki programlar dikkatimi çekmedi? Dr. Oz Show beni ekranda tutmayı nasıl başardı? Bu soruları sorarken bir araştırma içine girdim ve aradaki farkları çıkarmaya başladım ve bu farkları da aşağıda anlattım.

Türkiye’de Eğitim/Eğlence Konulu Doktor Programları

Türkiye’de sabah ve öğlen kuşağı kadın programlarında sağlıkla ilgili bölümler mutlaka olurdu ama ilk defa 2009 yılında Doktorum programı ile eğitim/eğlence konulu doktor programlarına geçildi. Yurtdışında zaten örnekleri vardı, Dr. Oz veya Doktorum’un formatına yakın olan The Doctors örnek gösterilebilir. Fakat Doktorum programı Türkiye’de yeni bir akım başlattı ve bu akım bayağı tutmuş olacak ki bu aralar doktor programları revaçta. Şu an da yayında olan Doktor programlarını aşağıdan görebilirsiniz; Doktorum – Kanal D – ( Sunucular; Prof. Dr. Murat Aksoy, Ceyda Düvenci) Dr. Aytuğ – KanalTürk – (Sunucular; Dr. Aytuğ Kolankaya, Nilüfer Batur) Dr. Feridun Kunak Show – Kanal 7 (Sunucular; Dr. Feridun Kunak, Serap Kunak) Hayata Dokunmak Lazım – Show TV (Sunucular; Prof. Dr. Osman Müftüoğlu – Ebru Akel) Canım Doktor – TV8 – ( Sunucular; Ebru Keser Erda, Prof. Dr. Cihan Aksoy) Sağlık Sıhhat – TRT 1 (Sunucu: Şebnem Yiğit)

Dünya’da Nasıl? Türkiye’de Nasıl?

Bu yazımda yukarıda da bahsettiğim gibi özellikle Dr. Oz programı ile Türkiye’deki doktor programları arasındaki farkları anlatacağım. Bu farkları televizyonculuk matematiği üzerinden inceleyeceğiz, neler reytingleri artırıyor?, ne olursa daha fazla izleniyor?, ne olursa seyirci sıkılmıyor? gibi.

Dr. Mehmet Öz TV Sektörüne Nasıl Girdi?

Gündüz kuşağındaki kadın programları her gün doktor konuk alıp, onlardan izleyiciler için tavsiyeler vermelerini isterler. 2004 yılında Oprah Winfrey de Mehmet Öz’ü çağırıyor ve daha sonra ondaki ışığı keşfedip kendi programının içinde  ‘Ask Dr. Oz’ diye bir bölüm açıyor. Bu bölüm iyi reyting almaya başlayınca ve başarı devam edince daha sonra Mehmet Öz, ‘Dr. Oz Show’ adıyla kendi programını yapmaya başlıyor ve bugün gördüğümüz noktalara geliyor.

Nasıl Bir Sunucu İzlenir?

Programın görünür yüzü, yani kalbi sunucudur. Peki ideal, izlenilirliği olan bir sunucuda hangi özellikler olmalı?

1) Güzel olmalı: Yani göze hoş gelmeli, televizyon güzeli sever. Mehmet Öz size göre göze hoş geliyor mu?

2) Yeterli olmalı: Konuştuğu konulara hakim olmalı, kendi konusu dışında entellektüel ve bir çok konuda bilgi sahibi olmalı. Mehmet Öz programının içinde sık sık entellektüel bilgisini de kullanıyor, mesela bir tenisçi geldiyse tenis sporundan bahsedip onu kendi konusu ile bağlayabiliyor, bir müzisyen geldiğinde onunla hemen müzik bilgisini kullanarak ortak noktalar oluşturabiliyor. 

3) Lider olmalı: Seyirci olarak programı izlerken, bize stüdyonun lideri, hakimi olduğunu hissettirmeli, emanet gibi durmamalı ekranda.

4) Samimi Olmalı: Ekranı açtığımızda onu evimizden birisi gibi görmeliyiz. Bizim gibi gülmeli, ağlamalı, şaşırmalı, kızmalı. Televizyonculukta ‘Kendi evimden birisi gibi’ tabiri çok önemli, televizyonu açtığımızda farkında olmadan ilk olarak bu kişilerin programlarına bakarız.

Psikoloji bilimindeki önemli teorilerden biri de, ‘yakınlık’ teorisidir, kendimize yakın olan insanlara daha çok çekiliriz. Bence Mehmet Öz çok sempatik birisi ve konuşmalarında bu samimiyeti ekrana yansıyor.

5) Kendini Ekibe Teslim Etmeli

Egosunu bir kenara bırakıp, ekibi ile tam bir takım oyunu içinde olup, kendini güvenle ekibine teslim edebilmeli. Mehmet Öz’ün ekibine nasıl teslim olduğunu birinci ağızlardan duymuştum, önüne gelen hiç bir şeye itiraz etmiyor ve ekip onu uygun gördüyse, bir bildikleri vardır deyip o sadece sunumuna odaklanıyor.

Bir sunucu yukarıdaki beş maddeye sahipse vazgeçilmez bir sunucu olur. Türkiye’de bu özelliklere sahip sunucu çok zor bulunduğu için genellikle erkek sunucunun yanında güzel bir hanımefendi, ya da ünlü güzel bir hanımefendi kullanılır. Sunucu kadınsa aynı şekilde yanına yakışıklı bir erkek, ya da ünlü bir erkek getirilir. Bana göre Mehmet Öz, bir televizyon sunucusunda olması gereken özelliklere sahip.

TV Programı Akıcı Olmalı

Seyirci sıkılır ama bunu sadece televizyon seyircisi olarak algılamayın. Ben eğitim verirken de insanları sürekli gözlemliyorum, para verip eğitime gelmelerine rağmen anlatırken akıcılık kaybolursa sıkılıyorlar ve başka şeylerle ilgilenmeye başlıyorlar. Para veren insan bile sıkılıyorsa, televizyon izleyecisinin kanal değiştirmesi an meselesidir.

Dr. Oz programını izlediğinizde, programın koşarak ilerlediğini görüyorsunuz, hiç boşluk yok ve sürekli bir hareket var. Bir kaç örnek vermek istiyorum;

Dr. Oz’un programında ağrıları yok etmek ile ilgili bir bölüm işleyeceklerdi ve Mehmet Öz girişi şöyle yaptı, stüdyoda maketten bir ‘AĞRI’ yazısı vardı, Mehmet Öz elinde ateş püskürten bir silah ile geldi ve ‘Ağrılar hayatımızı mahvediyor’ dedi ve  silahını ‘AĞRI’ yazısına püskürttü, ‘AĞRI’ yazısı alev alıp yanmaya başladı, ekranda sıra dışı bir görüntü vardı. Tam o sırada elinde bir yangın söndürücü ile geldi Mehmet Öz ve ‘şimdi bu ağrıları nasıl yok edeceğimizi anlatacağız,’ deyip alevi yangın söndürücü ile söndürdü. Bu kadar kısa bir sunumu bile görsel bir şeylerle hareketlendirmeleri seyircilerin o kanalda takılıp kalmalarını sağlıyor. Mehmet Öz bu atraksiyona girmeden de bu anonsu güzelce sunabilecek kapasitedeydi ama Dr. Oz ekibi seyirciyi kanalda tutabilmek için her fırsatı değerlendiriyor. Bir başka örnek vereceğim.

Yine Dr. Oz Show’da ağız kokusu ile ilgili bir bölüm işleniyordu ve hangi meyvelerin ağız kokusunu artırıp hangilerinin azalttığı üzerine tavsiye vereceklerdi. Dr. Oz’un ekibi sanırım bunu nasıl eğlenceli hale getirebiliriz diye düşündü ve bir oyun buldu. Oyun şöyleydi, iki tane seyirici çıkardılar, onlardan çuvalın içine girmelerini istediler. Masasının üzerinde çeşitli meyveler vardı ve o meyvelerden birini ağızları ile alıp 10 metre uzaklıktaki diğer masaya götürüp, ‘ağız kokusu yapar’, ‘ağız kokusu yapmaz’ yazan sepetlerden birine koymaları istendi. Kim ilk önce gidip doğru tahmini yaparsa o birinci olacaktı. Baktığınız zaman ne alakası var diyorsunuz ama insanlar bilgi dinlemekten bir süre sonra sıkılırlar, bilgiyi eğlenceli hale getirmelisiniz ve Dr. Oz ekibi de alakasız bile olsa çeşitli oyunlar tertipleyerek seyircinin bir şekilde ekranda kalmasını sağlıyor. Bilgiyi eğlenceli bir şekilde, oyunlarla sunmak bence her profesyonel konuşmacının bilmesi gereken bir şey.

Onların Bütçesi Bizde Olsa, Biz de Yaparız?

Doğru haklısınız, bütçe demek daha fazla profesyonel insan, daha temiz ve kaliteli iş demek. Fakat bir söz var, diyor ki; ‘Önce olmak lazım, sonra sahip olmak lazım.’ Sizin gerçekten çok iyi bir sunucunuz varsa, bu düşük bütçede bile farkedilir ve kanal yönetimi o kişiye yatırım yapar. Tam tersi iyi değilseniz, Kanal D’de yayınlanan ve Türkiye’deki en yüksek bütçeli dizi olan ‘Fatih’ dizisi gibi 5. bölümde yayından kaldırılırsınız. Tekrar ediyorum, bütçe çok önemli ama önce olmak lazım, sonra sahip olmak lazım.

Televizyon Seyiricisi Eğitimi

Televizyona seyirci bulmak kolay değildir, çünkü çekim yapılan stüdyolar genelde şehir merkezlerine yakın olmaz, olsa bile o kadar kişinin geleceğini garanti etmek zordur. Bu yüzden Acun Ilıcalı Yetenek Sizsiniz programı için üniversiteleri geziyor, üniversiteler dinamik seyirci için çok iyi bir yerdir. Beyaz Show’a da üniversite kulüpleri her hafta gezi düzenliyor.

Peki diğer programlar ne yapıyor? Diğer programlar paralı seyirci kullanıyor, programa gelen kişilere 20 ila 50 tl arasında değişen paralar veriyorlar. Bu ilk başta sahtekarlık gibi gelse de, büyük bütçeli yapımlar seyirci bulma riskine giremez. Ayrıca paralı seyirci demek illa oyuncu demek değildir, gayet samimi, ilgili ve neşeli insanları bulup, onları programa davet edip karşılığını da para olarak vermeyi teklif edebilirsiniz. Acun Ilıcalı ‘nın nasıl Gökhan’ı veya Eser’i programına para ödeyerek çıkarması onların doğallığından bir şey kaybettirmiyorsa, doğru seyircilerin de para ile çağrılması doğru seçildiği taktirde doğallığı bozmaz.

Seyirci gülerse, izleyen de güler, seyirci mutlu olursa izleyen de mutlu olur. Dr. Oz Show’da inanılmaz bir çoşku var, sanki oraya gelen seyirciler o anda hayatlarının en güzel anını yaşıyorlarmış gibi duruyorlar. Mehmet Öz seyircilerden birisini çağırdığında seyirci kendisine loto çıkmış gibi seviniyor. Mehmet Öz seyirciye zencefil çayı denettiriyor, sonra tadı nasıl diyor, seyircinin yüzünde kocaman bir gülümseme ve ‘harika tadı var’ diyor, oysa ki zencefilin tadı kötüdür ama insan onu izleyince zencefil çayı içesi geliyor.

Bizim Programlarımızdaki Seyirciler Biraz Gülmeli

2008 yılında Çin’de yapılan Pekin olimpiyatları öncesi 2 bine yakın personel gülümseme eğitimi almış. Düşünün, eğitimin tek konusu gülümseme ve 2-3 ay arası gülümseme çalışması yapmışlar.

Dr. Oz Show’u izlerken en arkada oturan adamın bile kocaman bir gülümseme ile programı izlediğini görebiliyorum tam aksine bizim doktor programlarındaki teyzeler sanki teneffüs zilinin çalmasını bekleyen öğrenciler gibi duruyor. Ve televizyon izleyici olarak ben de onlara bakmak istemiyorum.

Zannetmeyin ki Dr. Oz Show’a katılan kadın ve erkekler çok güzel, hayır ortalama güzelliğe sahip insanlar ama yüzlerindeki neşe insanın o ekrana bakmasını sağlıyor.

Ekip Olabilmek

Türkiye’de en zor işlerden biri bu. Çünkü çok duygusalız, egolarımız var. Bir başkasının başarılı olmasını kaldıramıyoruz, çünkü onun başarılı olması kendimizi değersiz hissettiriyor. Televizyon dünyasından pek çok insan tanıyorum, yönetmen diğer bütün yönetmenleri sevmiyor, kurgucu diğer kurgucuları beğenmiyor, yani bir başkasına ‘başarılısın, iyisin’ demeye korkuyoruz.

Ekip olmak konusundaki diğer sorunumuz ise iş bölümüne dayalı çalışma nedir bilmiyoruz. Çünkü yetişme tarzımızda sorumluluk verme yok, ekip çalışması yok, herkes bütün işleri tek başına yapmaya çalışıyor. Televizyon işi bir futbol takımına benziyor, defans oyuncusu defansta olması gerekirken forvete koşarsa, kaleci orta sahada olursa takım oyunundan bahsedemeyiz. Küçükken mahallede yaptığımız maçlarda hepimiz forvet oynayarak gol atmaya çalışırdık ve yenilirdik. Oysa ekip çalışmasındakiler şunu kabul etmeli, golü sunucu atar bizim işimiz ona güzel paslar çıkartmaktır. Ve herkes egosunu yenip bunu kabul etmelidir, çünkü insanlar hep golü atanları hatırlar.

Bugün ekibinizden birisine gidip, ‘çok başarılısın, yaptığın şu işten dolayı seni tebrik ediyorum, iyi ki varsın’ deyip ona sarılın. Bakın sonra neler olacak. Onun mükemmel olmasını beklemeyin ama yaptığı işlerden dolayı onu tebrik edin.

Özet

Dr. Oz Show’un başarısının sırrı

– Yeterli, samimi, hoş görünen, kendini ekibe teslim eden lider ruhlu bir sunucu,

– Sürekli akan, seyirciyi eğlendiren ve sıkıcı olmayan bir program,

– İyi seyirci (Gülen, alkışlayan, samimi, katılımcı)

– Takım oyununu anlamış, çok sağlam bir ekip.