Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Kategori: Kıssadan Hisse (page 15 of 22)

Duygularımız bir anda değişebilir

Bakış Açısı

Tüm sorunların kaynağı düşünce biçimimiz ve bakış açımızdadır ama ne iyi ki düşünceler hızla değiştirilebilir. Bir örnek verirsek, trafikte araba kullanırken aniden arkadan ısrarlı korna seslerini duyduğunuzu, bir anda öfkelendiğinizi, ‘Bu adamlar niye korna çalıyor?!’ dediğinizi varsayalım. Korna çalınmaya devam ettikçe daha fazla öfkelenirsiniz. Ama bir an arkaya bakıp onun sizin dikkatinizi çekmeye çalışan arkadaşınız veya ailenizden biri olduğunu gördüğünüzde bütün sinir, öfke bir anda kaybolur. İşte bu değişim insan beyninin yapabildiği en hızlı işlerde biridir.

duygunun_bilincalti

Acıdan Korkma

Karşılaştığınız sıkıntıları, yolunuzu aydınlatan ilahi bir yardım olarak görmek zihninizi rahatlatacaktır. Bütün tabiat, kendini gerçekleştirmesi için insana yardım eder.

Buğday tanesini una çevirmek için, taneyi değirmen taşlarının arasına koyarlar.

Sofraya ekmeğin gelmesi için hamur haline gelen un, kızgın fırından geçer. Binanın ayakta durması için, tuğlalar kendilerini feda ederler.

Güzellik ve estetik sunabilmek için ham olan taş yontulmaya izin verir ve böylece sanat eseri bir heykele dönüşür.

Metaller yüksek fırına girmeden, herhangi bir yerde kullanılamazlar.

Karşı karşıya kaldığın zorluklar için lanet okuma!

Hayat okulunda acıdan korkma, hayatın gerçeklerini sükunetle kabul et. Görüntüye aldanma. Yaşadığın zorluklar karşısında, bencilliğini unutarak ruhundan gelen gücünü kullan.

Başaracaksın.

Sigarayı bırakamıyorsunuz, peki neden?

Benden sigara içmeyi bırakma konusunda yardım istemeye geldiklerinde, bırakamama nedenlerini zaman içinde iki kategoride topladım.

Birinci kategoridekilern sigarayı bırakmak için yeteri kadar ‘NEDEN’leri olmuyor. Hiç bir yardım almadan kendi kendine sigarayı bırakan bir çok insanla sohbet edip, zihin yapılarını incelemiştim. Bu kişilerin çoğu, kendilerine güçlü nedenler bulmuştu, NEDENleri o kadar güçlüydi ki, o gün sigarayı bırakmaya karar verdiler ve bir daha içmediler.

Bu bahsettiğim nedenler, ‘sigara içme kanser olursun’ tarzı yaklaşımlar değil, bunlar işe yaramaz. Çünkü bilinçaltımız ŞİMDİ gelen acılara ve ŞİMDİ gelen zevklere tepki verir. Birine gidip, ‘sigarayı bırakmazsan kanser olursun’ dediğinizde, o kişinin bilinçaltı, zamanı algılayamadığı için şöyle mantık kurar; ‘Şu an sigara içmezsem acı çekerim ama içersem çekmem, o yüzden içmeye devam etmeliyim.’ Yani sigarayı bırakmak için ancak ŞİMDİ etkili olabilecek acı veya NEDENler olması gerekir. Mesela aynı kişi sigaradan dolayı kanser olduğunu öğrenirse sigarayı anında bırakır. Ya da bir gün çocuğunuz gelir; ‘Baba üstündeki sigara kokusundan dolayı seni öpmek istemiyorum’ derse bu sizde ŞİMDİ acı oluşturur ve çocuğunuza da çok değer veren biri iseniz bırakmanızda güçlü bir NEDEN olur.

Yeteri kadar NEDENiniz varsa NASILı da bulursunuz.

Bazı insanlar da vardır ki, kanser olduklarını öğrense bile sigarayı bırakamazlar, bu grup da ikinci sınıfa kategorisine giriyor. Bu kişiler bilinçaltlarında sigarayı bırakamayacağına inanırlar. Sigarayı bırakırlarsa sanki vücutlarında bir parça koparılacak gibi hissederler. Sigarasız yaşayamayacaklarını düşünürler.

Bu kişilerle yapılması gereken çalışma, ‘bilinçaltı dönüşüm’ çalışmasıdır. Bilinçaltlarında sigaraya verdilkleri yüksek değeri değiştirmeli ve kendi ‘iç güçleri’ni yeniden kazanmaları gerekir.

Eğer bu kategoride olduğunuzu düşünüyorsanız ‘siz sigaradan daha güçlüsünüz’ başlıklı yazıma göz atın.

Sigara bırakmaya KARAR verin. Gerçek bir karar kuma değil, betona atılan bir çiziktir. Kuma atılan çiziği bir dalga yok eder ama betona atılan çizik yıllarca kalır.

O yüzden karar verin, sigaradan daha güçlü olduğunuzun farkına varın.

Güçlü NEDENler yazın. Size sonra acı verecek olan değil ŞİMDİ acı verecek veya motive edecek şeylere odaklanın.

Bilinçaltınız siz sigara içmiyorken de sorunlarla karşılaşıyor ve o sorunları çözüyordu. Şimdi de eskisi gibi sigarasız bir hayata karşı sizi savunabilir.

Burada önemli olan sizin kararlılığınız.

Bugün bırakın!

Madem yaşıyoruz, kapasitemizi en iyi şekilde kullanalım

Pek çok kişi kapasitesinin sadece küçük bir kısmını kullanır.

Pek çoğu ise potansiyelinin ne kadar büyük olduğundan dahi haberdar değidir.

Amerika’nın en önemli mentörlerinden biri olan Jim Rohn der ki; ‘Sadece insanlar yapabileceklerinin çok daha azını yapan tek yaşam formudur. Sadece insanlar kapasitelerinin çok daha azıyla yetinirler.’

İnsanoğlunun kabul ettiği tüm diğer yaşam formları potansiyellerini maksimum kullanır. Bir ağaç ortalama ne kadar büyür? Büyüyebildiği kadar büyür tabii ki. Hiçbir zaman bir ağacın kapasitesinin altında büyüdüğünü göremezsiniz. Ağaçlar yarım büyümez. Ağaçlar köklerini olabildiğince dibe gönderirler. Büyüyebildikleri kadar yükseğe büyürler. Çıkarabildikleri kadar meyve ve yaprak çıkarırlar.

Bir hastalık dışında bir insanın da fiziksel olarak yarım büyüdüğünü göremezsiniz. Bizler de tam gelişene kadar büyümeyi sürdürürüz. İşte bu hayatın kontrol edemediğimiz parçasıdır. Genetik olarak kodlanmış bir şeydir. Bedenimizin büyümesini kontrol edemeyiz.

Fakat kontrol edebildiğimiz bir büyüme var. Bu aklımızın büyümesi ve genişlemesidir. İşte bunu kontrol edebiliriz.

Her yaşam formu kendi maksimum kapasitesine ulaşmak için uğraşır. Peki neden insanoğlu kendi potansiyelinin tamamına ulaşamaz?

İşte nedeni: Çünkü bize seçim yapma yetisi verildi. Bu bizi timsahlardan, ağaçlardan ve kuşlardan farklı yapan şeydir. Seçim yapabilme bizi diğer yaşam formlarından farklı kıldı.

Size bir seçim; Olabileceğimizin sadece bir bölümü veya tümü olabiliriz.

Siz hangisini seçiyorsunuz?

 

Yararlanılan kaynaklar; Jim Rohn

Uçak korkusunu yenmek ve İzmir

ucak_fobisiBugün bireysel seanslar için İzmir’e geldim. Gelirken yanımda da uçak korkusu olan ve benimle uçak korkusu üzerine iki seans çalışma yapmış bir danışanımla geldim.

Yıllardır uçağa binemiyordu ve bu yüzden her yere araba ile gitmek zorunda kalıyordu. İşi gereği yurtdışına gitmesi gerekiyor, sırf uçağa binemediği için bir çok iş seyahatini iptal etmek zorunda kalıyordu. Çalışmamızdan sonra beraber uçağa binmeyi teklif ettim ve bu sabah uçağa bindik. Her şey yolundaydı.

Korkularının efendisi olmayı öğrenmiş, artık onları yönetebilir hale gelmişti. Yıllardır kurtulamadığı uçak korkusunu yönetebildi ve bugün uçtu. Şimdi tek başına geri dönecek.

Danışanlarıma duygularını yönetebilmeyi, korkularının nasıl üstesinden gelebileceklerini öğretmek çok hoşuma gidiyor. Yıllar önce beni de bazı korkular yönetiyorken bunun ne kadar acı verici bir şey olduğunu tecrübe etmiştim. O yüzden her gelen danışanıma bu empati ile yaklaşıyorum ve onlar korkularını yenince en az onlar kadar seviniyor.

‘Korkunun korkusu cesarettir.’

Siz sigaradan daha güçlüsünüz, bugün bırakın

Sigara, insanlığın en büyük belalılarından biri.
Yıldız Teknik Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de 20 milyon kişi sigara içiyormuş. Ne büyük bir sayı!

Sigarada içenlerin yanlış inançlarından biri de nikotinin çok güçlü bir bağımlılık maddesi olduğu…

Sigara bir bağımlılıktır ama nikotin bağımlılığı sanıldığının aksine vücuttan üç günde tamamen atılır. Üç günden sonra çektiğinizi acı ve yoksunluk, psikolojik yoksunluktur. Bu yüzden sigara içenlerdeki en büyük yanlış inanç, sigara bırakıldıktan sonra aylarca nikotin ihtiyacı çekileceğidir.

Sigarayı bugün bırakmak istiyorsanız korkmayın, üç gün rahatlıkla dayanabilirsiniz. Nikotinin vücudunuzdan atılması için bol su için.

Nikotin bağımlılığı o kadar da güçlü değildir, insanları uykusundan uyandırmaz. Dokuz saatten başlayan uzak seyahatlerimde hep şunu düşündüm, uçaktaki bunca tiryaki sigarasızlığa nasıl oluyor da dayanabiliyordu?..

 

Korkmayın, siz sigaradan daha güçlüsünüz.

Şimdi bırakın, hem kendinize hem ailenize büyük bir HEDİYE vermiş olun!

Çok sayıda bağımlının yalnızca üç seansta sigaradan tamamen kurtulmasını sağladım. Danışanlarımın çoğu asla bırakamayacağını söylüyordu fakat hepsi kendi içindeki gücü fark etti ve sigarayı bıraktı.

Lütfen siz de kendi gücünüzün farkına varın, kendinizi hafife almayın. Başvurduğunuz yöntem her ne olursa olsun bilin ki bu güç sizde var. Başarabilirsiniz!

Hoşçakalın.

Zamanınızı nerede harcıyorsunuz?

Hepimizin hayatta bazı beklentileri vardır, eşimizden, arkadaşımızdan, çocuklarımızdan, devletimizden. Bu beklentiler karşılanmassa mutsuz, karşılanırsa mutlu oluyoruz.

Şöyle bir formül ortaya çıkarabiliriz, ‘Beklenti yoksa, mutsuzluk da yoktur.’ 

Peki hayat böyle yaşanabilir mi? Elbette ki bazı beklentilerimiz olacak ama bu beklentilerimizi kontrol edebildiğimiz ve üzerinde etkimiz olan şeyler üzerine oluşturmalıyız. Bu ne anlama geliyor?

Yukarda gördüğünüz üç daireden birinci daire kontrol edebildiğimiz şeyleri temsil ediyor, neleri kontrol edebiliyoruz?

Nasıl davranacağımızı, nasıl düşüneceğimizi ve duygularımızı kontrol edebiliyoruz.

İkinci daire etkileyebildiğimiz şeyleri temsil ediyor. Bütün ikna teknikleri bu kategoriye giriyor. Mesela bir ürünü müşterinin alıp almaması sizin kontrolünüzde değildir ama ürününüzü çok iyi ambalajlıyarak, çok iyi tanıtarak insanların satın almasını sağlayabilirsiniz.

Üçüncü daire ise hem kontrol edemediğimiz hem etkileyemediğimiz şeyleri temsil ediyor.

Şimdi size bir soru, zamanınızı hangi dairede harcıyorsunuz?

Başkalarından beklentileriniz mi var? O zaman üçüncü dairedesiniz. Üçüncü dairede oldukça mutsuz olacaksınız.

Çocuklarınızın bazı davranışlarını belli bir yaşa kadar kontrol edebilirsiniz ama çocuklarınızın nasıl düşüneceğini, nelerden mutlu olacağını siz seçemezsiniz.

Eşinizin nasıl düşüneceğini siz seçemezsiniz.

Arkadaşlarınız sizin beklentilerinizi karşılamak zorunda değildir.

İlişkilerinizi güven üzerine kurmak zorunda değiliz, ilişkinin sürdürülebilirlik kriterlerini belirleriz. Yani krımızı çizgilerimizi belirleriz ve kırmızı çizgilerimiz ihlal edildiği zaman ne yapacağımızı belirleyip ona göre harekete geçer, ona göre davranırız.

Sonuç olarak; Biz sadece kendi duygularımzı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı kontrol edebiliriz. Aynı zamanda belli bir oranda da insanları etkileyebiliriz. Ama beklentilerimizi ‘kontrol edemediğimiz’ şeyler üzerine kurarsak, mutsuz olacağımız kesin.

Tekrar soruyorum zamanınızı hangi dairede harcıyorsunuz?

(2 Nisan 2014)

Büyü ve Büyücülük

Büyü veya sihir (Arapça: ???); insanların doğaüstü, psişik veya mistik yöntemlerle doğal dünyayı (olayları, nesneleri, insanları) etkileyebildiğini öne süren uygulamalar ve bunların çevresinde oluşturulan kültürel sistem.

buyuİslam’da Büyü ve Büyücülük

İslam’da büyü yapmak haram kabul edilir. Bazı Hanefi alimleri büyüye karşı önlem almak gibi sebeplerle ve uygulamamak kaydı ile, tahsilini helal görmüşlerdir.

İslam dünyasında büyü bazen İlm-el Havass (Havas ilmi) adı altında okutulmuştur.

Ahmed b. Mustafa Taşköprüzade’nin Miftâh es-Seâde ve Misbâh es-Siyâde adlı eserinde büyü şu şekilde tanımlanır: “Büyü, evrensel münasebetleri, yıldızların pozisyonlarını ve bunun dünyevi olaylarla alakasını, yani tabiat alemini hususi bir bakış açısı ile inceleyen ve bu terkibin neticesi, nadir tesirler ve harika sırlar ile bunların kaynağı olan nedenleri araştıran ve ortaya çıkaran bir ilimdir.”

Büyücülük neden gizli yapılır?

Bunun bir çok sebebi olabilmesine karşın, en çok büyücülere dertlerini açan insanların, bu durumlarının başkaları tarafından öğrenilmemesini istemeleridir. O zamanlarda şimdiki gibi geniş yerleşim birimlerinin olmayışı, büyülerin gizlilik içinde yapılmasına ayrı bir etkendir. Ayrıca büyücülerin yaptıkları işlerin başkaları tarafından öğrenilip takilt edilmek istememelerindendir. Diğer bazı sebeplerden öütürü bu durum bir gelenek halini almış ve günümüzde de sürüp gitmektedir.

İnsanlar niçin büyü yaptırmaya ihtiyaç duyar?

Kişiler isteklerini, düşüncelerini, hayallerini gerçekleştirmeyince ya da mutsuzluklarına, dertlerine, üzüntülerine benzer şeylere çare bulamayınca özlemlerini, acılarını büyü yoluyla gidermeyi, manevi tatminlerini çeşitli yollara başvurdukları gibi büyü yoluyla da sağlamaya çalışırlar.

Büyü kelimesinin etimolojik kökeni

Büyünün neden böyle yaygın olduğunu onun taşıdığı anlam da gösteriyor. Eski Türkçede, özellikle Asya Türkçesinde büyü sözünün karşılığı bükü, büğü, böğü, bügü, bögü biçimlerinde olup ‘bilgelik’ anlamını içerir. Anadolu Türkçesinde söylenen ‘büyü’, sözünün kökü de bu bükü, büğü’dür. Büyü sözünün kökünden gizlileri bilme, bilgili olma, bilinmeyenler konusunda açıklama yapacak yetkide olma gibi değişik anlamlar vardır.

Bitkilerden em (ilaç) yapan ilk otacılar (doktrolar) da birer büyücü sayılırdı. Bu nedenle büyücüler, bilgileri yüzünden saygıdeğer kişiler olarak görülülürlerdi.

Siz kimi oynuyorsunuz?

Siz, Topal Tilkiyi mi, Yiğit Aslanı mı Oynuyorsunuz?

Adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş. Ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. ?Allah?ım? demiş, ?Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.? Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek. Ellerini açmış, göğe seslenmiş ?Allahım beni görmüyor musun?? Gökten bir ses gelmiş: ?Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin??

Sık sık kendinize bakın. Kimi oynuyorsunuz, tilkiyi mi, aslanı mı? Ne zaman birilerinden bir şeyler bekliyorsanız bilin ki siz topal tilkisiniz. Bırakın bu rolü, siz yiğit aslan olun.

(Bu fotoğraf Güney Afrika’da eğitim aldığım ‘Aslan Rehabilitasyon Merkezi’nde çekildi.)

aslanhakan

İnsanın tekamül sürecinde batı ve sufizm yorumları

Son 50 yıldır bilim adamları, insanın gelişim ve takamül sürecine dair Doğu ve Batı?dan kaynaklanan teorileri karşılaştırmaya ve birleştirmeye çalışıyorlar.

Beş Aşamalı Yol

Wilber (1984), Doğu ve Batı tipi terapi yöntemlerini ‘bilinç aşamaları ‘ olarak sınıflandırmıştır. Bunu öncelikle, insanların kendileri için bilinçsizce çizdikleri ‘kimlik sınırları’ belirler. Bu beş aşamalı modelde, ego terapileri ve psikanalizler ikinci aşamayı; Geştalt terapisi ve bioenerjik analiz, yani Rogers çalışması üçüncü aşamayı oluşturuyor. Bilincin ‘dördüncü aşamasını’ ise Maslow ve Jung’un çalışmaları, yani benötesi (transpersonel) terapiler belirliyor. Sufizm, Taoizm, Budizm ve Hinduizm’in bazı formlarını hattı batıni Hristiyanlık ve Musevilik, beşinci yani en yüksek aşamayı temsil ediyor. Bu modelde her bir aşama, altındaki de kapsıyor. tasavvufterapi3  

Sufi Psikoterapisinin Amacı

Shafii (1985) ise, ego psikolojileirnin basamaklarını Sufizmle karşılaştıryor. Hem Frued’un dört aşaması, hem de Erikson’un sekiz aşaması, Sufizm’deki dokuz aşamayla eşleşiyor, ancak Sufi skalasındaki ikinci ve altıncı aşama aralığında kalıyorlar (Sufi skalasındaki ilk basamak bilinçsizlik kavramıdır). Bir kişinin kemalatının yani ‘kendini gerçekleştirmesinin’ batılı psikologlara göre tamamlandığı noktada, Sufi bakış açısına göre ‘gerçek insan (insanı-ı kamil) olma’ veya kendini aşma süreci yeni başlamıştır. Sisxtematik bakış açısyla Sufi psikoterapisinin amacı, Batı’nın otonomi ideali olan bağımsızlıktan ziyade, karşılıklı bağlılığın bilinçli bir kabulüdür. Sonuç olarak, Sufi geleneğinde insanın tekamülü, Batı’daki gibi, ‘kendini gerçekleştirmek’ değil, ‘kendini aşmak’tır. Burada kendiliğinden bir soru ortaya çıkıyor. Niçin batı psikojisinde insanın tekamülünün bittiği noktada, Sufi anlayışına göre ‘insan olma’ süreci daha yeni başlamaktadır? Kuşkusuz burada, yukarıda da bahsi geçen dünya görüşlerindeki farklılıklar rol oynamaktadır. En azından Descartes ve Newton’dan beri süregelmekte olan materyalis görüş açısı, elbette ki batıni ve fizikötesi olan Tevhid görüşünden daha sınırlıdır.

İnsan-ı Kamil Hedefi

Çeşitli tasavvuf düşünürlerine göre küçük bir azınlık için ulaşılabilir olmasına rağmen, İnsanı Kamil mertebesi ilham veren bir ideal olarak sufi yolcularının hedefidir. Shafii’ye göre; ‘İnsan-ı Kamil mertebesine ulaşma umudu, insanlığı en çok cesaretlendiren ilhamlardan biridir. Geçmişin parçalanmalarından, günün çelikilerinden, kültürel sınırlamalardan ve benliğiyle uğraşmasının üstesinden gelebilmesi için insana yol göstericidir. Sırf Varlığa entegre olabilme potansiyelinin farkındalığı bile, ruyhsal ve psikolojik bakımdan uyarılmayı sağlamaktadır. Amaca ulaşılmasa bile, bu yolda istekli olmak ve amacı akılda tutmak da, cesaret, gelişim ve ümit kaynağı olabilir.’

tasavvufterapi2

Kaynaklar; Wilber, Shafii, Tasavvuf Wikipedi

Manisa’da seminerdeydik.

13 Mart’ta Manisa Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odasının davetlisi olarak, Manisa’da 200 kişiye seminer verdik.

Seminerde eğitmenlerimizden Mehmet Resul Ayun, enerji, zaman ve kuantum üzerine bilgiler verdi.

Ardından ben, zihin gücümüz ve iç enerjimizden bahsedip, seyircilerle birlikte uygulamalar yaptık.

Manisa’da çok sıcak karşılandık ve bizi çok iyi ağırladılar.

Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odasına, Aynur ve Aygül hanıma emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

 

hakan_seminer_manisa

 

 

hakan_mehmet_ney_bendir

 

 

hakan_ney_manisa

Haftasonu seminer için İzmir’deydik.

14-15 Mart’ta İzmir’de seminerimiz ‘zihin gücü’ ve ‘iç enerjimiz’ üzerine bir çalışma yaptık.

Seminerimizde, içimizdeki iyileşme potansiyelinden, tasavvuf terapiden ve zihin gücümüzden bahsettik.

İzmir’li katılımcılarımız bu bilgilere çok açık olduğundan, çok keyifli ve akıcı bir seminer oldu.

Ayrıca eğitmenlerimizden Mehmet Resul Ayun’la Ney – Bendir dinletisi gerçekleştirdik.

Çalışmamıza katılan bütün İzmir’li arkadaşlarımıza teşekkür ederim.

Hakan MENGÜÇ

hakanmenguc_izmir