Sen yola çık, yol sana görünür!

Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Arşivler (page 5 of 40)

Azra kim?

Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir kitabındaki Azra kim?

Not: BU YAZIYI KİTABI BİTİRMEDEN OKUMAMANIZI TERCİH EDERİM. ÇÜNKÜ KİTAPTA KARŞILAŞACAĞINIZ SÜPRİZLERİ BOZABİLİR.

Merhaba sevgili okurum. Bu yazıyı daha kitap çıkmadan yazıyorum. Zira kitabın prova baskılarını okuttuğum birçok arkadaşım bana Azra’yı sordu.

Öncelikle söylemek isterim ki Azra onun gerçek ismi değil. Kendisi ismini kullanmak için izin verse dahi ben kullanmayı seçmezdim.

Kitabın başında da belirttiğim gibi bu hikaye “gerçek olaylardan esinlenerek kurgulanmıştır,” bazı olayları anlatamazdım, bazı olayları da daha ders verici olması açısından kurguladım. Çünkü bu kitabı yazarken amacım insanların ilginç bir hikaye okuması değildi. Amacım insanların fayda sağlamasıydı. Amacım fayda sağlamak olduğundan olabildiğince fazlalık kısımları attım ve ilham verici hikayeleri ekledim.

Neyin gerçek neyin gerçek olmadığı konusuna çok takılmamanızı öneririm. Sizi temin ederim ki hayatımda yazamayacağım çok garip olaylar yaşadım –belki bir gün yazarım– ve hayat her zaman en büyük kurgucuları bile şaşırtabilecek süprizlerle dolu.

Azra ile daha sonra bir daha karşılaştım mı?

Hayır, Azra ile sadece mailleştik ve o günden bu güne hiç yüz yüze gelmedik.

Azra ile ilgili diğer sorular

(Yazıya ek, 4 Haziran 2020) Azra ile ilgili sosyal medyadan çok soru geliyor. Yakında YouTube kanalımda Azra ile ilgili sorulara cevap vereceğim.

Bir insan hayatı boyunca kaç kitap yazabilir?

Bir insan hayatı boyunca kaç kitap yazabilir, kaç roman yayımlayabilir?

Yeşil Yol, Esaretin Bedeli gibi hepimizin bildiği sinema filmleri Stephen King’in kitaplarından senaryolaştırılmıştır. Bugün itibari ile 72 yaşında olan Stephen King’in 200’den fazla yayımlanmış kitabı var. İlk kitabını 18 yaşında yayımlamış olsa yılda 3 ila 4 kitaba denk geliyor.

Yine Amerika’nın ünlü yazarlarından Louis L’Amour, 37 yılda 100 roman yayımlamıştır. Yılda 2 ila 3 kitaba denk geliyor.

Sanmayın ki daha hızlıları yok. Ünlü aşk ve macera romanları yazarı Nora Roberts 31 yılda 200’den fazla kitap yayımladı ve hala kitap yazmaya devam ediyor. Yılda 6-7 kitap. İnanılması güç!

Aynı şekilde ünlü bilim kurgu romancısı Isaac Asimov da 32 yılda 506 kitap yayınladı.

Isaac Asimov

İngiliz gizem yazarı John Creasey, birkaç farklı takma adla yazılmış, 41 yılda 600 roman yayınladı.

Romantizm yazarı Barbara Cartland 75 yıllık bir kariyerine, 722 roman sığdırdı. Sadece 1983 yılında 23 romanı yayımlanmış.

Barbara Cartland

Bunlar kulağa çılgınca geliyor değil mi? İmkansız gibi geliyor. Mümkün değilmiş gibi. Fakat hepsi gerçek.

Siz buna yetenek diyebilirsiniz, deha diyebilirsiniz, bazılarınız delilik diyecektir. Deha mıdır, disiplin midir, yoksa hepsinin bir birleşimi midir bilinmez ama bu örnekler insan aklının, kapasitesinin ve yeteneklerinin ne denli büyük olduğunu bize tekrardan göstermiştir.

Hakan, 6 Ekim 2019

Yapma dedin yaptım GÖNÜL | Ney ile Huzur

https://www.youtube.com/watch?v=c3dKVmhtwfw

Sabahın tam üçündesin
Dertlerin en gücündesin
Hâlâ onun peşindesin
Gitme dedim gittin gönül

Böylesi sevdiğin için
Bir kördüğüm oldu için
Ağlıyorsun için için
Demedim mi sana gönül

Sen istedin ben dinledim
Senden ayrı olmaz dedim
En sonun da bende sevdim
Şimdi beni kurtar gönül

– Fikret Kızılok

İlişkilerimiz neden hemen bitiyor? | İlişkiyi kurtarmanın yolları

İlişkinin ilk zamanlarında çok yoğun duygular yaşıyoruz. Bu duygular bize çok yoğun bir hediye gibi geliyor ve bu duyguları kaybetmemek adına iki taraf da birbirine çok dürüst olmuyor. Güçlü görünmek istiyor, hatalarını, kusurlarını gizlemek istiyor ve bunları gizledikçe de ardı ardına gelen pembe yalanlar birleşiyor ve bir süre sonra sinirlenmemize yol açıyor ve artık o baştaki tadı kaybetmeye başlıyoruz. Bu yüzden ilişkilerle ilgili Mevlana’nın şu sözü kulağımıza küpe olsun. ‘’Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.’’

Gesi Bağları Türküsünün Hikayesi

Gesi Bağları türküsünün hikayesi

Anadolu coğrafyasının bu kadim topraklarında, yüreği yaralı bir genç kızın hikayesi dramatik bir şekilde genişler. Kayseri’nin Gesi beldesine gelin olarak giden bu genç kız, ailesinden binlerce kilometre uzakta, yabancı bir çatı altında yaşam mücadelesi verir. Gelin olarak geldiği bu evde, zamanla kendini bir hapisanede gibi hisseder. Kocasının ilgisizliği ve kayınvalidesinin kötü muamelesi karşısında, tek tesellisi çocukları olur. Bu çocuklar, ona hem büyük bir mutluluk kaynağı hem de derin bir hüzün nedenidir. Çünkü onları kendi anne ve babasıyla tanıştıramayacağını bilmek, yüreğini daha da sızlatır.

Günler, aylar, yıllar geçer ve genç kadın, ailesiyle olan bağını giderek kaybeder. Teknolojinin ve iletişim olanaklarının sınırlı olduğu bu dönemde, annesi ve babasıyla haberleşmek neredeyse imkansızdır. Bu uzaklık, onun içindeki özlem ateşini daha da körükler. Annesine duyduğu özlem, her geçen gün daha da büyür ve ona ulaşamamanın acısıyla kıvranır. Annesinin sıcaklığını, sevgisini, güler yüzünü özler; babasının güçlü kollarında, güvenliğini ve huzuru özler. Ama tüm bu özlemler, sadece içinde sakladığı birer hayal olarak kalır.

Bir gün, uzak bir köyden gelen bir haberle dünya başına yıkılır. Annesinin ölüm haberi, ona karanlık bir kış gününde çıplak ayakla yürümek gibi gelir. Bu haberle birlikte, annesini bir daha asla göremeyeceğinin, onun sıcak kucaklamalarını bir daha asla hissedemeyeceğinin acı gerçekliğiyle yüzleşir. O an, genç kadının yüreğinde bir boşluk, bir hiçlik hissi oluşur. Annesinin vefatı, onun içinde derin bir hüzün ve çaresizlik yaratır. Günlerce, haftalarca ağlar. Gözyaşları, Gesi’nin topraklarını sularken, bir türkü doğar bu hüzünden. Gesi Bağları türküsü, annesine duyduğu özlemi, ailesinden ayrılığın acısını, kocasının ilgisizliğini ve kayınvalidesinin kötülüklerini dile getirir.

Gesi Bağları türküsü, zamanla genç kadının sesinden köyün dört bir yanına yayılır. Herkes, bu türkünün hikayesini ve ardındaki acıyı öğrenir. Bu türkü, sadece bir kadının hüzün dolu öyküsünü anlatmakla kalmaz, aynı zamanda aile özlemi, ayrılık acısı ve yalnızlık duygularını yaşayan herkesin yüreğine dokunur. Genç kadın, bu türküyle birlikte, yaşadığı tüm acıları, özlemleri ve yalnızlığı sonsuzluğa bırakır. Annesinin anısını yaşatırken, kendi hikayesini de Anadolu’nun derinliklerine kazır.