Sen yola çık, yol sana görünür!

Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Arşivler (page 13 of 40)

Hakan Mengüç Denizli Semineri

Denizli’de Pamukkale Üniversitesi ve Bemar’ın katkıları ile muhteşem bir seminer gerçekleştirdik. 1200 kişinin katıldığı seminerde bilinçaltı, tasavvuf ve Mevlana konuştuk. Sonunda Hüsamattin Oğuz’un seslendirmesi ile ney taksimi ve şiir dinletisi gerçekleştirdik. Görüntüler ve videolar aşağıda.

hakanmenguckonferansseminer

hakanmengucseminerleri

hakanmengucseminar

menguchakanneyzen

Bir alışkanlık kaç günde değişir?

HAKAN MENGÜÇ kimdir

Bilinçaltının 21 Gün Kuralı: Alışkanlık Oluşturma ve Değişim

Alışkanlık oluşturmak veya değiştirmek söz konusu olduğunda, sıkça duyduğumuz bir kavram vardır: 21 gün kuralı. Peki, bu süre neden bu kadar önemlidir?

Bilinçaltımız, esas olarak bizi korumakla görevlidir. Bu koruma içgüdüsü nedeniyle, bilinçaltımız yeniliklere ve değişikliklere direnç gösterir. Yenilikler ve değişimler, bilinçaltı için potansiyel riskler içerir çünkü bilinmezlik ve belirsizlik barındırır. İnsanların bilinen bir zorluğu, bilinmeyen bir rahatlığa tercih etmeleri gibi, bilinçaltımız da bilinmezlikten kaçınma eğilimindedir.

Peki, bu direnci nasıl kırabiliriz?

Bilinçaltımızın bu direncini kırmak için anahtar, aynı davranışı sürekli olarak tekrar etmektir. 21 gün boyunca aralıksız devam eden tekrarlar, bilinçaltımızın yeni davranışı kabul etmesine yardımcı olur.

Neden tam olarak 21 gün? Bu süre, bilinçaltının direncinin bir simgesi gibidir. Tıpkı insanın su olmadan en fazla 3-5 gün dayanabilmesi gibi, bilinçaltımız da yeni bir davranışa en fazla 21 gün direnebilir. Bu süreç sonunda, yeni davranışı kabul eder, benimser ve uygulamaya koyar. Elbette bu süre, kişiden kişiye 3-5 gün farklılık gösterebilir.

Örnek olarak, araba sürmeyi düşünelim. İlk öğrendiğimizde, her ayrıntıyı bilinçli olarak düşünürüz: Yolu takip etmek, dikiz aynalarını kontrol etmek, vites değiştirmek, gaz ve debriyaj dengesini sağlamak. Bu süreçte, bu eylemleri bilinçli olarak yapmak zorundayızdır. Ancak pes etmeyip devam ettiğimizde, bir süre sonra bilinçaltımız bu davranışları kabullenir ve araba sürme işlemini otomatik olarak yönetmeye başlar. Sonrasında ne vitesi düşünürüz, ne gazı, ne de debriyajı.

Sonuç olarak, yeni bir davranış oluştururken yaşadığınız zorlanma tamamen doğaldır. Bilinçaltınızın bu yeni davranışı kabul etmesi için, en az 21 gün boyunca tekrar etmeli ve sabırlı olmalısınız. Bu süreç, kişisel gelişiminizde önemli bir adım olabilir.

Hayvan Davranışları ve Bilinçaltı

hakan_menguc_hayvan_egitimi

Bu fotoğraf hayvan davranışları ve rehabilitasyonu eğitimi aldığım Güney Afrika’daki eğitim kampından.

Bilinçaltı üzerindeki uzmanlığım özellikle vahşi hayvanlar üzerinde çalıştıktan sonra kat be kat arttı.
Zira bizi hala reptilian (sürüngen) beynimiz bugünkü tabiri ile bilinçaltımız yönetiyor.

Aslan bakımı üzerine yazdığım yazıyı da buradan okuyabilirsiniz.

Adamlık her gün aynı kadına aşık olabilmektir.

Adam olmak cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir.

Turia Pitt Avusturalya’lı genç ve güzel model.
Orman yangınında vücudunun %65 yanıyor ve yangında sağ elini de kaybediyor. 5 ay hastanede tedavi görüyor.

Bu feci kazadan sonra kocası işinden istifa edip eşine bakıyor.

Gazeteciler kocasına soruyor, ‘Ondan ayrılmayı düşünmediniz mi?’

– Ben onun ruhunu sevdim, karakterini sevdim. O benim sonsuza dek eşim kalacak.

Adamlık her gün aynı kadına aşık olmaktır.

Allah herkesi karakterli insanlarla tanıştırsın. Amin.Ekran Resmi 2015-08-06 14.24.09

Başarı yolunda önüne çıkacak engeller

Başarı yolunda aşağıdaki engeller mutlaka karşına çıkacak, bunları bilmelisin ve hazırlıklı olmalısın.

1. Acı çekeceksin.
2. Belki ağlayacaksın, aklın vazgeçme düşünceleri ile dolacak.
3. Bazı arkadaşlarını kaybedeceksin.
4. Belli bir noktaya kadar ailen senin cesaretini kıracak ama başardıktan sonra destekçin olacaklar.
5. Bazı insanlar senden hiçbir nedeni yokken nefret edecekler.
6. Bazen sen bile kendine, ‘Ne yapıyorum, delimiyim ben?’ diyeceksin.
7. Bu yolda para da kaybedeceksin.
8. Başarısızlıklarla, alaylarla, dalga geçmelerle, küçük görmelerle mücadele edeceksin.

9. Fakan en sonunda, yani başardığında, tüm bunlara DEĞECEK.

 

hakan_menguc_sozleri

Korumalı: Yazarlık

Bu içerik parola ile korunmaktadır. Görmek için lütfen aşağı parolanızı girin:

Osmanlıca’yı Anlamak

Osmanlıca Türkçe’dir.

Osmanlıca diye farklı olduğunu düşündüğümüz dil aslında Türkçe’dir.

Bugün nasıl; ‘Hayat nasıl gidiyor? İyi misin?’ diye hatır sorma cümleleri kullanıyorsak, 200-300 yıl önce de benzer cümleler söyleniyordu. Sadece yazılış biçimi farklıydı.

Osmanlıca denince aklımıza başka bir dil geliyor, bu yüzden literatürde Osmanlı Türkçe‘si deniyor. Bu bile yanlış yönlendirme yapıyor, bence en doğru tanım ‘Eski Türkçe’. En azından başka bir dil diye algılanmıyor ya da diğerleri kadar yanlış yönlendirmiyor.

Bugünkü Türkçe ile Eski Türkçe (Osmanlı Türkçe’si) arasındaki tek fark yazılış biçimi, eskiden Arap ve Fars alfabesine benzeyen Osmanlı alfabesi ile yazıyorduk, şimdi de latin alfabesi ile yazıyoruz.

Eğlenceli olması açısından birkaç caps ekledim, bu capslerde yazan her şey Türkçe’dir. Görünüş itibari ile Arapça’ya benzese de Arapça bilen biri eğer Türkçe bilmiyorsa bunu okuyamaz. Aşağıda şu yazıyor; (Penguen) Uçamıyorum. (Yoldan geçen adam) Hadi lan.

Neden Arapça bilen okuyamaz, mesela Arapça’da ‘Ç’ harfi yoktur. O yüzden o harf anlamsız gelecektir. Ayrıca ‘P’, ‘J’, ‘G’ harfleri de Arapça’da yoktur.

ucamiyorumhadilan

 

Aşağıdaki capste şu yazıyor: Şirin abla Ferhad abi bunu gönderdi, ‘O anlar’ dedi.

sirinablaferhatabibunugonderdioanlardedi

 

Aşağıdaki capste; (1. deve) Atlayalım mı? (2.deve) Yok deve

atlayayimmiyokdeve

 

Dilin Evrimi Kaçınılmazdır

Osmanlı Devleti zamanında kullanılan kelimelerin tabii ki birçoğu şu an kullanılmıyor, fakat 100 sene sonra da bugün kullandığımız birçok kelimeyi kullanmayacağız. Bu dilin evrimidir. Sıradan bir İngiliz de, Shakespeare’in kullandığı kelimelerin birçoğunu anlamayabilir.

Sonuç Olarak

Osmanlıca Arapça veya Farsça değildir, başka bir değildir, öz ve öz Türkçe’dir. En doğru kullanımı bana göre Osmanlı Türkçe’si değil, eski Türkçe’dir.

Bu sabah iki tane hediye açtın mı?

sukretmek_hakan_menguc

 

Her sabah iki tane hediye açarız, bunlar gözlerimizdir.

Kimler zengin diye sorarım seminerlerimde, bir iki kişinin eli kalkar sadece.

Sonra seyircilerin arasına inip, ‘Kulağını 10 bin liraya satar mısın?’ derim, ‘Hayır’ der.

Peki 100 bin liraya? 1 milyona? ya da kolunu satar mısın? Gözlerini?

Ne kadar zengin olduğunu hatırla, farket.

Bunları zaten biliyorum deme,

Hatırla, tekrar et, her gün şükrettiğini tekrarla.

Böylece ‘şükür bilinci’ oluşsun, ‘tatminkarlık’ bilinçaltının en derinlerine işlesin.

Bir basketçi, potaya bir kere topu attığında, nasıl atılacağını öğrenmiştir ama o sürecin bilinçaltına işlemesi için yüzbinlerce atış yapması gerekir.

Tuğlaları üst üste koymak tekrar değil, tesistir.

En güzelinin değil, en hayırlısının olması dileğiyle, hoşçakal.

 

Huzur istiyorsan teslim ol

ruzgar

Fırtına koca bir ağacı devirir ama küçük bir çocuğun iki parmağı ile koparabileceği bir ota zarar veremez.

Çünkü ağaç fırtınaya direnir ama ot fırtınaya eğilir ve teslim olur.

Sert ve katı olanlar kırılır, yumuşak ve teslimiyetçi olanlar hayatta kalır.

Doğduğunda yumuşak ve esnektik bedenimiz,  ölürken ise sert ve katı.

Bu yüzden yumuşak, esnek ve teslimiyetçi olmak YAŞAMDIR.

Sert ve katı olmak ise ÖLÜM.

Kendini yüce güce teslim et, bırak akışa kendini, neyin daha hayırlı olacağını bugünden bilemezsin.

Merak etme en kötü ihtimalle yolun sonunda karamsar haklı çıksa bile iyimserlerin yolculuğu daha mutlu, daha huzurlu ve daha eğlenceli geçmiş olacak.

En iyisinin değil, en hayırlısının olması dileğiyle,

Hoşçakal.

(24 Haziran 2015 – 21.10)

 

Kur’an-ı Kerim’deki Şifa Ayetleri

  1. Fussilet Suresi, Ayet 44: “De ki: ‘O, iman edenler için bir rehberdir ve bir şifadır.’
  2. Yunus Suresi, Ayet 57: “Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olan şeylere bir şifa, müminler için bir rehber ve bir rahmet gelmiştir.”
  3. İsra Suresi, Ayet 82: “Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o, müminler için bir şifa ve bir rahmettir.

İbnül Arabi ve Yaratılış

ibnülarabiİslam Tasavvufu 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde doruk noktasına ulaşmıştır. Konya tasavvufun çekim noktası, cazibe merkezi olmuştur.

Konya’da Tasavvufun mimarları olarak, Hz. Mevlana’nın babası Bahaeddin Veledi, Hz. Mevlana‘yı, Şihabbeddin Suhreverdi‘yi, Şemsi Tebrizi’yi, Muhyiddin İbn Arabi‘yi ve Sadreddin Konevi‘yi sayabiliriz.

Muhyiddin İbn Arabi’nin, günümüzde Mevlana ve Şems’in şöhretinin biraz gölgesinde kaldığını söyleyebiliriz. Oysa ki  Tasavvuf’un temel kaynakları olan ve otuz sekiz yıllık bir maneviyat yolculuğu sonucunda yazdığı ”el-Futuhatül-Mekkiye”, ”Fususu’l-Hikem” adlı iki eseri İslam tarihi açısından büyük bir mirastır. Bu kitap dışında 21 eseri daha olsa da, temel görüşlerini ‘el-Futuhatül-Mekkiye”, ”Fususu’l-Hikem” kitaplarında topladığı söylenir.

İbn Arabi’nin Yaratılış Hakkındaki Görüşleri

Yaratılma, İbn Arabi’nin tasavvurunda bir ”zuhur”dur. Yoktan var edilme değildir. Belki bir ”üfleme”dir. İbn Arabi yaratılma düşüncesini şu şekilde dile getirmiştir:

‘Allah, sayıya sığmayan güzel isimlerinin a’yan-ı Sabite (varlıkların Allah yanındaki suretleri) alemindeki suretlerini görmek istedi.

Bir şeyin kendi benliğini kendi nefsiyle görmesi, o şeyin, ayna gibi başka bir şeyde kendi nefsini seyretmesine benzemez. Çünkü kendisine bakılan mahallin verdiği surette, bakanın kendi nefsi görünür.” (İbnü’l Arabi, ‘Fususu’l-Hikem, s.3)

İbnü’l-Arabiye göre Hak-Halk veya Allah-Alem arasındaki ilişki çok önemlidir. İbnü’l-Arabi’ye göre Hak, varlığın ruhu, alem de onun zahir suretidir.

”Biz onu hiçbir vasıf ile nitelemedik ki, o vasıf biz olmayalım.” (Fususu’l-Hikem Okumaları, s.52.)

Said-i Nursi de İşârâtü’l-İ’câz adlı kitabında Muhyiddin-i Arabi’nin ”yaratılış” düşüncesinden şöyle bahseder;

Nitekim Muhyiddin-i Arabî, ?????? ??????? ?????????? ?????????? ????????? ??????????????  (?Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim, mahlukatı yarattım? Süyûti, ed-Dürerü’l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü’l-Merfûa’, s. 273). hadîs-i şerifinin beyanında, “Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir ayna olsun ve o aynada cemâlimi göreyim” demiştir.?

Netice olarak, İbn Arabi insanın yaratılma gayesinin Allah’ı bilmek, güzelliklerini tanımak ve ona ulaşmak olduğuna inanır.

 

Kaynaklar;

1- İbnü’l Arabi, ‘Fususu’l-Hikem, s.3

2- Süyûti, ed-Dürerü’l-Müntesire, s. 125

3- Mevlana ve Sufizm – Prof. Dr. Mehmet Aydın