Sen yola çık, yol sana görünür!

Kalbin temizse hikayen mutlu biter!

Arşivler (page 12 of 40)

Ney’in Hİkayesi

 

İnsanlarla ortak kaderi paylaşan ney”in ortaya çıkışı ve onlar tarafından keşfedilişi hakkında, Mevlevî kaynaklarda şu temsîlî hikâye nakledilir: 

Peygamber Efendimiz, Allâh”ın kendisine ihsan ettiği esrar ve hikmet denizinden bir damlasını, ilmin kapısı Hazret-i Ali”ye de emânet eder ve:


“–Bu sırları sakın ifşâ etme!” diye sıkı sıkı tenbihler.
Hazret-i Ali, kendisine tevdî edilen bu emânete tahammül edemez, altında iki büklüm olur. Sahralara düşer. Derûnunda sakladığı esrarı bir kör kuyuya döker.

Vaktolur kuyu suyla dolup taşar. Kuyudan taşan bu sular, çevresini zamanla bir sazlık hâline çevirir ve burada kamışlar biter. Bu sazlığın rüzgarda hoş nağmeler çıkardığını farkeden bir çoban, bunlardan bir tanesini keser ve ondan “ney” yapar.

Fakat ney”den çıkan bu ses, o kadar içli ve yanıktır ki, herkes bu sesin derin, duygulu ve yakıcı nağmelerine meftûn olur. Onunla ağlar, onunla gülmeye başlar. Çobanın ünü kısa zamanda yayılır ve her yerden bu çobanı dinlemek için gelirler ve etrafında toplanmaya başlarlar.

 

 

Bandırma Kişisel Gelişim Semineri

Bandırma’da Bandırma Belediyesi ve Bandırma Denetimli Serbestlik kurumuna ‘Pozitif Düşünce’ konulu iki seminer verdik. Seminerimizi ilgi ile izleyen ve salonu dolduran tüm katılımcılarımıza ve bizimle pek alakadar olan Dursun beye ve Nilay hanıma teşekkürler.

bandirma

Kapadokya Kişisel Gelişim Semineri

Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’nda, Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Ahmet Nedim Kilci, Hüsamettin Oğuz ve Dr. Sara’nın katılımı ile ney dinletisi gerçekleştirdik.

Yoğun bir katılım ile salonumuzu dolduran Kapadokya Meslek Yüksek Okulu öğrencilerine, güzel misafirperverliği için Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’na teşekkür ederiz.

kapadokyahakanmenguc

 

kapadokyakisiselgelisim

Hakan Mengüç’e en iyi konuşmacı ödülü

Kayseri Erciyes Üniversitesi Turizm Fakültesi öğrencileri Hakan Mengüç’ü ‘yılın en etkili ve başarılı konuşmacısı’ seçti. Hakan Mengüç ödülü Erciyes Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekanı Kurtuluş Karamustafa’nın elinden aldı. Ödül taktimi sırasında Kayseri Talas Kaymakamı ve Kayseri Kocasinan kaymakamı da hazır bulundu.

 

2016odulkayseri

(Soldan) Kayseri Talas Kaymakamı, Kayseri Kocasinan Kaymakamı, Hakan Mengüç, Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa

 

hakanmengucodulkayseri

kayserikisiselgelisim

Kayseri Erciyes Üniversitesi Bilinçaltının 7 Sırrı Kişisel Gelişim Semineri Hakan Mengüç

Kıbrıs Kişisel Gelişim Semineri

Kıbrıs’ta ‘Bilinçaltının 7 Sırrı’ adlı bir kişisel gelişim semineri gerçekleştirdik.

Seminerimize 800 Kıbrıs’lı katıldı.

Kıbrıs’lılar bizi muhteşem ağırladı, kendilerine çok teşekkür ediyoruz. İnşallah yakın zamanda tekrar geleceğiz.

Kibrisseminerhakanmenguc

Bilinçaltının 7 Sırrı Semineri

Bilinçaltı, insan zihninin en gizemli ve etkileyici yönlerinden biridir. Bilinçli zihnimizin farkında olmadığı duyguları, düşünceleri ve anıları barındırır. Freud’un psikanaliz teorisine göre, bilinçaltı, bilincimizin dışında kalan ve davranışlarımızı etkileyen bir bölgedir. Bilinçaltı, genellikle rüyalar, yanlış diller ve Freudian kaymalar yoluyla kendini ifade eder.

Bilinçaltının işlevi, kişisel gelişimimiz için kritik öneme sahiptir. Zira bilinçaltında yer alan inançlar, korkular ve öğrenilmiş davranış modelleri, günlük kararlarımızı ve düşünce tarzlarımızı derinden etkiler. Örneğin, çocukluk dönemine ait olumsuz bir deneyim, yetişkinlikte benzer durumlara karşı aşırı tepkilere yol açabilir.

Bilinçaltını keşfetmek, kişisel gelişim ve zihinsel sağlık için hayati önem taşır. Bu keşif yolculuğu, terapi, meditasyon, günlük tutma ve farkındalık pratikleri gibi yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Bilinçaltındaki düşünceleri ve inançları fark etmek ve dönüştürmek, bireyin kendine daha fazla güvenmesini, olumlu değişiklikler yapmasını ve daha mutlu bir yaşam sürdürmesini sağlayabilir.

Sonuç olarak, bilinçaltı, hem gizemli hem de güçlü bir iç dünyadır. Kişisel gelişim yolculuğumuzda, bilinçaltımızı anlamak ve onunla barışık olmak, bizi daha sağlıklı ve dengeli bireyler haline getirebilir.

Zahmet olmadan rahmet olmaz

Düzeni alt üst olmadıkça, nasıl olurda bu topraklarda mahsul yetişir?


Birisi geldi, toprağı kazmaya başladı. Aptalın biri dayanamayıp ona kızdı. Dedi ki, ”Bu yeri neden bozup kazıyor ve darmadağın ediyorsun?”

Adam dedi ki, ”Ey gafil, yürü git işine, benimle uğraşma! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir?

Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bu topraklarda mahsul, meyve yetişir?

Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye, ”Bu güzelim kumaşı neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?” der mi? (1)

Baharlar sonbaharda saklıdır.

Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı donatabilir miydi?

Baharlar, sonbaharda saklıdır. Sonbahardan kaçma.
Gama ve kedere yoldaş ol, korkuyla yüzleş, yalnızlığa alış. (2)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için değil, olgunlaştırmak içindir.

Geçen gün hamallar, bir yük için, ”Sen taşıma, ben taşıyacağım.” diye kavga ediyorlardı. Neden? Çünkü o zahmette, o yük alında ezilmede bir kar görüyorlardı, çünkü bunun için ücret alıyorlardı. Bu yüzden yükü taşımak için birbirleriyle kavga ediyorlardı.

Allah’ın vereceği ücret nerede, züğürt bir adamın vereceği ücret nerede? Allah sana ücret olarak manevi bir hazine, sevap verir. Yükünü taşıyacağın kişi ise birkaç kuruş verir. (3)

Yaşadığın sıkıntılar seni kahretmek için, seni olgunlaştırmak ve kemale erdirmek içindir.  (4)

Bizim sana verdiğimiz zahmetlerden, sıkıntılardan kaçma. Nereye gidersen git, her yerde bir zahmet, bir sıkıntı, bir dert vardır. Vardır ama o dert, o zahmet seni bir dermana ulaştırır. (5)

”(Yüce Allah kuluna der ki: Sana merhamet etmede, okşamada anandan, babandan daha ileriyim. Sana onlardan daha fazla acırım. Seni belalarla, dertlerle imtihan edişim, seni sevmediğimden ötürü değildir. Senin olgunlaşman içindir.

Sana bağlar, bahçeler, cennetler hazırlarım. Dertlerine derman veririm. Sana şu sislerle, dumanlarla gökyüzünden daha güzel, yepyeni bir gökyüzü hazırlarım.” (6)

Dert insana daima yol gösterir.

Sopayla kilime, halıya vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, onun tozunu ve kirini almaktır. Senin içinde benlikten tozlar var. O tozlar, halının tozları gibi birkaç kere vurmakla geçmez. Allah sana dert ve kederi seni temizlemek için verir.

Tahtayı yontmak, onu mahvetmek için değildir; doğramacının, marangozun gönlündeki isteğe uydurmak içindir. (7)

Dert insana daima yol gösterir. (8)

 Zahmet olmadan rahmet olmaz

Zahmet olmadan rahmet olmaz. Her işin kendi içinde bir zorluğu vardır, bu zorluklarla karşılaşılmadığı sürece kişi gelişemez, olgunlaşamaz. Bir gün, bir kozada küçük bir delik açıldı ve bir adam bedenini bu küçük delikten çıkarmaya
çalışan kelebeği saatlerce seyretti. Sonra, kelebek sanki daha fazla ilerlemek istemiyormuş gibi durdu. Sanki, ilerleyebileceği kadar ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu.

Ve adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi. Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dışarı çıktı. Fakat bedeni kocaman ve kanatları kuru ve buruşuktu. Adam, kelebeği izlemeye devam etti. Çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu. Fakat bu olmadı!

Gerçekte, kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru, buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi. Uçmayı hiç başaramadı. Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebeğin o küçücük delikten dışarı çıkmak için verdiği mücadelenin, kelebek için gerekli olduğuydu.

Çünkü bu, yaşam sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru akmasını sağlamak için bir yoldu, böylece kelebek kozadan kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti.

Bazı acılar faydalıdır, önce üzer, sonra her şeyi daha iyi anlamanı sağlar.

Hakan Mengüç, 26 Ocak 2015, Tahran, İran

Kaynaklar;

1. Mesnevi, c.4, b.2340-2352
2. Mesnevi, c.2, b.2261-2267
3. Mesnevi, c.3. b.3752-3759
4. Mevlana, Mektuplar, s.178
5. Mevlana, Divan-ı Kebir c.1
6. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.3, s. 188-189
7. Mevlana, Divan-ı Kebir, c.2, s. 31-31
8. Mevlana, Fihi Ma Fih, s.33-34

Beyazid-i Bestami

Hakiki alim, ilmi Hakk’tan alabilen kimsedir.

Unuttuğunda cahil olacağı için, kitaplardan bazı şeyler ezberleyen kimselere âlim denmez. Hakiki âlim, öğrenmeden ve ezberlemeden, dilediği anda Hakk’tan ilim alabilen kimsedir.” diyor Beyazid-i Bestami.

Tasavvuf ekolünün en sıradışı, en cesur ve birçoklarına göre ilmi manada en derin sufilerinden sayılmaktadır.

Fenâ Fî’Allah, yani Allah’ta yok olma onun en temel tasavvufi düşünce yapısıdır. Fenafillah, Allah’ta yok olmak anlamına gelir. Bestami’ye göre nasıl ki bir ateşe attığınız herhangi bir kağıt ya da tahta ateşin içinde yok oluyorsa, mutasavvıfın (tasavvuf yolcusunun) da aşk ateşi ile Allah’ta yok olması gerekmektedir.

Allah’a olan aşırı sevgisinden dolayı, Bekâ Bî’Allah yâni (Allah’la bir olma) kavramı da onunla özdeşleşmiştir. Bekabillah ise bir damlanın okyanusa karışıp, okyanus olması gibi, insanın Allah’a ile bütünleşmesi, ”O” olması olarak anlaşılabilir. Nitekim En-el Hak (Ben Hakk’ım) sözünü söyleyen Hallac-ı Mansur da Bekâ Bî’Allah’ı kastetmişti.

bestami

Sultan-ül Arif’in

Geniş bir ilim ve irfan hazinesine sahip oluşu sebebiyle “Sultan-ül Ârif’în” ünvanını almıştı.

Sorulan sorulara verdiği cevaplar ile gönüllere feyz, kalplere şifa olmuştu.

Mârifetullah’ın ne olduğu sorulduğu zaman:

Hükümdarlar bir memlekete girdikleri zaman orayı perişan ederler, halkın şerefli kimselerini zelil kılarlar.” (Neml: 34)

Âyet-i kerime’sini okudu.

Yani bir kasabayı ele geçirdikleri zaman sultanların âdeti, halkını köleleştirmek ve kendilerine boyun eğdirmektir. Artık bundan sonra halk, sultanın emri olmadan hiç bir şey yapamaz. Mârifet de böyledir, bir kalbe girince orada ne var ne yok hepsini dışarı atar. Orada kımıldayan her şeyi derhal yakar kül eder.

İlimi hiç ölmeyenden almak

Bir toplulukta “Filan hoca ilmini filan zâttan almış… Falan âlim bilgisini şu medresede geliştirmiş…” şeklinde konuşmalar geçiyordu.

Bâyezid-i Bestâmî onları dikkatle dinledi ve şöyle dedi:

Bahsettiğiniz zâtlar ilmi ölüden almışlar, biz ise ilmimizi hiç ölmeyenden aldık.

Kendisine yöneltilen eleştiriler

Beyazid-i Bestami vecd halinde iken söylediği bazı sözlerin yüzünden din alimleri tarafından eleştirilmiş, hatta Allah’a şirk koştuğu söylenmiştir; İşte o sözlerden bazıları;

Kendimi tenzîh ederim, kendimi tenzih ederim; ben en yüce olan Rabbimin kendisi­yim…

İçeride olmasına rağmen Allah’tan başka kimse yok demesi; Beyazıd-i Bestami’nin kapısı çalındı. Beyazid kapıyı açtı ve sordu: ”Kimi arıyorsun?”,  adam ”Beyazed’i”, dedi. Beyazid-i Bestami ona ”yoluna devam et, çünkü içeride Allah’dan başkası yoktur.” diye cevap verdi.

Kabe ve tavaf: “Kabe’yi tavaf ederken, hep rabbimi istiyor, O’nun huzuruna ermeyi arzu ediyorum. Tavaf esnasında Rabbime kavuşunca, O’nun yakınlığına erişince, bir de baktım ki Kabe de benim etrafında dönüyor.

Ölümü

İran’ın Bistam şehrinde doğmuş ve yine bu şehirde vefat etmiştir. (d.804 – ö.878) Vefatından sonra rüyada görenler “Hâlin nice oldu?” diye sordular.

O da şöyle cevapladı:

Bana ‘Ey Pir! Ne getirdin?’ dediler. Ben de dedim ki ‘Dilenci padişahın kapısına gelince ona ne getirdin demezler, ne istersin derler.’ O anda bir hitap geldi. ‘Doğru söylüyor, onu bırakın.”

Kaynaklar;

1) Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Sayfa 155-157 Diyanet Vakfı Yay., Ankara-1994
2) Dr. Selçuk Eraydın Tasavvuf ve Tarikatlar İfav yayınları sayfa 73
3) 100 Soruda Tasavvuf – Abdülbaki Gölpınarlı
4) ‘Kendimi tenzih ederim’ ile ilgili söz: Beyazıd-ı Bestami Hazretleri – Celal Yıldırım, Sayfa 62-65 Demir Kitabevi, İst-2001
5) Beyazıd Bestami ve İslam tasavvufunun özü – Celal Yıldırım, Sayfa 90 Demir Kitabevi, İstanbul

Mevlana Terapi, Tasavvuf Eğitimi

Tahran ve Tebriz’de Mevlana Terapi ve tasavvuf üzerine eğitim aldım. (Not: Buradaki terapi kelimesi tıbbi anlamda değil, manevi anlamda kullanılmış bir kelimedir. Nasıl ki “ney sesi ruhlara bir terapidir,” ya da “Mevlana’nın sözleri gönüllere şifadır,” dediğimizde tıbbi anlamda bir tedaviyi kastetmiyorsak, buradaki Mevlana Terapi sözcüğü de, Mevlana’nın insanları rahatlatan sözleri, hikayeleri, seması ve musikisini temsil ediyor.)

hakanmenguctahran

Hz. Mevlana eserlerini Farsça yazdığı için Farsça öğrenmenin Mevlana ve Şems’i anlamada çok önemli bir adım olacağına inandım. Eğitim ve öğretim hiçbir zaman bitmeyecek bir süreç. Bana küçük yaşlarda musiki hocalarım şu sözü öğretti: ”Ben oldum demek ben öldüm demektir.” Bu yüzden hayatım boyunca bir öğrenme aşığı oldum.

Yunus Emre ‘olduğunu zannedenler‘ için demiş ki;

Aşk ile gelen erenler, aguyu nuş eder,
Topuğa çıkmayan sular, deniz ile savaş eder. ¹

Yani aşk ile gelen erenler, zehri, bal şerbetine dönüştürür, Topuğa çıkmayan sular, deniz ile savaş eder. Burada da demek istiyor ki, daha ayağın topuk seviyesine ulaşmamış bir su parçası, deniz ile boy ölçüşmeye kalkar.

Burada Yunus Emre, çok az bir bilgi seviyesine sahip kişilerin, her şeyi bildiğini zannetme gafletinden bahsediyor ve şöyle devam ediyor;

Dostdur bizi okuyan, üzerimize şakıyan,
Şimdi üç buçuk okuyan, derin tanışman olur.

Mevlana Terapi eğitimi ve yaklaşımı dünyaya akıl gözü ile değil kalp gözü ile bakmanın yöntemlerini öğretiyor. Kalp gözü ile baktığınızda çevrenizde gelişen olaylara farklı açılardan bakabiliyorsunuz. Artık her olay sizin için bir derse dönüşüyor. Sabrı, tevekkülü idrak ediyorsunuz. Bu konuşmanıza, duruşunuza yansıyor.

Mevlana Terapi eğitiminden öğrendiklerimi bilgi amaçlı paylaşıyorum. Elimizden geldiğince de paylaşmaya devam edeceğim. İnşallah biz de bu gök kubbede hoş bir seda bırakabiliriz. Mevlana Terapi ve tasavvuf eğitiminde bana destek olan tüm hocalarıma teşekkür ederim.

Hakan Mengüç

iran_mesnevi
mevlana_terapi

Mesnevi neden dinle diye başlar

menguchakanneyzenMesnevi neden ”Bişnev’‘ (ya da ”Beşno”) ile başlar?

Öncelikle tasavvufta ‘b’ harfinin özel bir yeri vardır. Zira Kuran ve Kur’an daki  her sure ‘b’ harfi ile başlar. (Tevbe suresi hariç)

‘B’ sırrı ile ilgili de Hz. Ali’ye şu söz atfedilir;

”Allah’ın tüm sırları semavi kitaplardadır. Semavi kitaplarda ne varsa Kuran’da, Kuran’da ne varsa da Fatiha’dadır. Fatiha’da olan her şey besmelede ve besmelede olan her şey besmelenin b’sindedir. Ve ben b‘nin altındaki noktayım.”

Be harfine atfedilen bu önem birçok mutasavvıfı etkilemiştir. İşte bu nedenledir ki, Mevlana’nın Mesnevi’sinin de ‘b’ harfi ile başladığı söylenir.

Neden ”Dinle” demiştir?

Bişnev (beşno) kelimesinin anlamı ”dinle” demektir. Mesnevi’nin ”dinle!’ hitabıyla başlaması, insani olgunluğun meydan gelmesi için lazım olan ilim ve irfanın kulak yoluyla gerçekleştiğine işaret edilir.

Dinlemek büyük bir erdemdir. Dinleyerek öğreniriz. Bu yüzden tasavvufi kültürde sohbet ve sohbete katılım çok önemlidir. İnsan dinleyerek öncelikle kabını doldurur. Ancak sonra anlatmaya başlar ve kabındakileri boşaltır.

Hz. Mevlana Mesnevi’yi yazdığında 60 yaşının üstündeydi. Böyle üstün bir insan bu yaşında ”Dinle’‘ diyorsa bunu çok dikkate almalıyız.

Bir sonraki yazıda ”Dinle Neyden” cümlesini ele alacağız.

 


 

Mesnevi’nin ilk cümlesi nasıl başlar?

dinleneydenmesneviBildiğiniz gibi Mesnevi’nin dili Farsça’dır ve şu anda Farsça İran’ın resmi dilidir. Özellikle Eski Türkçe’de (Osmanlıca) Farsça kelimelerle çok sık karşılaşırız. Örneğin namaz kelimesinin herkes Arapça olduğunu zanneder fakat namaz kelimesi Farsça’dır. Kur’an’da ‘namaz’ diye bir kelime yoktur, bizim namaz diye çevirdiğimiz kelime Kur’an’daki ‘salat’ kelimesidir. Bugünkü Türkçe’de kullandığımız dini kelimelerin büyük bir kısmı Farsça’dır.

Mevlana İran’dan babası ile Konya’ya geldiğinde Anadolu Selçuklu Devleti’nin de resmi dili Farsça’ydı. Mevlana’nın bütün eserleri Farsça’dır. Ve en önemli eseri Mesnevi’yi 60 yaşından sonra yazmıştır.

Peki Mesnevi hangi sözle başlar?

İran’da Beşno ez ney diye başladığı savunulur. İran’daki Mesnevi’ler de ‘Beşno ez ney’ diye başlar.

Türkiye’de ise ‘Bişnev in ney’ diye başlar. Büyük neyzen Niyazi Sayın’da ‘Bişnev in ney’ diye başladığını savunur. Murat Bardakçı Konya’da bulunan en eski Mesnevi nüshasında ‘bişnev in ney’ diye yazdığını söyler. Peki iki başlangıç arasındaki fark ne?

Bişnev in ney – Dinle bu neyi

Beşno ez ney- Dinle neyden

Her ne kadar aralarında bir fark olmasa da, böyle büyük insanların eserlerinin bir harfi dahi çok önemlidir.

Peki neden Mesnevi ‘beşno’ yani ‘dinle’ diye başlar. Onu da bir sonraki yazımda paylaşacağım.

hakanmengucneytaksimirize